Karamanlı-Osmanlı
"Malatya başkanlık sistemini getirmeye hazır mı?!" diye bas bas bağırıyordu. R. T. Erdoğan diyeceksiniz. Değil; Binali Yıldırım'dı başkanlığı en şiddetli ses tonuyla isteyen.
R. T. Erdoğan, Binali'yi Malatya'ya götürmüştür. Bağırarak konuşmasını hususiyetle istemiştir: Bağır ki, seni hatip sansınlar!
Binali Yıldırım, bütün hücresiyle R. T. Erdoğan'a bağlı. Bağlılık karşılıklı olmalı: Reis'in de ona -ister istemez- mecburiyetleri var. Ta İstanbul Belediye Başkanlığı'ndan beri, kapalı kapılar ardında veya önünde, pek çok şeyi birlikte kotarınca sır ortağı oluyorsunuz!
Binali ile Ahmet Bey'in yıldızı hiç barışmadı. Binali Yıldırım, o koltukta kendisi oturmak istiyordu, ama olmadı... Zemin hazır değildi. Çok dedikodu çıkardı; "Havuz"daki "iş birliği" iddiası, zihinde çok daha taze idi. (Başbakanlığa getirilmemesinde kim bilir daha ne hesaplar vardı.)
Ahmet Davutoğlu, istifaya zorlanmasının ardından vefa ve veda için memleketi Konya'ya gitti. Konyalılar çok üzgün, çok kızgın... "Ahmet Hocamıza bu yapılır mı?!" diyorlar.
Konyalılar başta Osmanlı'ya kızgındır. Orası bir Karaman ülkesiydi. Osmanlı kâh barışarak, kâh vuruşarak Osmanlı'dan sonra belki en güçlü beyliği toprağına kattı (1467). Konya'nın 16 defa Osmanlı ile Karamanoğlu arasında el değiştirdiğini söylersem, "yara"nın aslında ne kadar derin olduğunu anlatmış olurum. Konya, belki de Selçuklu'nun merkezi olarak, kendisini bütün beyliklerin vârisi görüyordu.
Şuuraltında yatanlar bir gün gelir açığa çıkar. Ahmet Bey'i Konyalıların sahiplenmesi, "Yeni Osmanlıcılar"ın bir oyununu sezdikleri içindi. Karamanlı Ahmet Bey Osmanlı'ya yanaşmış, "Yeni Osmanlı"nın en sağdığı görünmek istemiş ama, "Sultan", onun Karamanlı damarından hep şüphe etmiştir!
Ahmet Davutoğlu, refüze edilerek genel başkanlıktan ve başbakanlıktan atılmıştır. ("Atılmıştır" sözü ağır ama gerçek bu!) "Saray Darbesi" denmesi boşuna değildir. Konyalıların derin üzüntüleri, Ahmet Bey'in maruz kaldığı muameleyeydi. Saray'a sühûletle ayrılacağını söylemeye değil, istifasını vermeye gitmeliydi.
Partisi içinmiş, birlik içinmiş, düşmanı sevindirmemek içinmiş... Geçin bunları! Ortada parti, birlik falan yok! Önünde bir kişi, ardında bir kişi... Ve ona mecbur olmuş, ondan bir şeyler uman kalabalıklar var sadece. Kimse kimseyi kandırmasın!
R. T. Erdoğan'ın şu anda attığı her adım Anayasa'nın ruhuna aykırı. İleriki zamanda, bir dosya da bunun için önüne konmayacağını söyleyebilir miyiz? Ne demişler eski siyasetçiler: Siyasette 24 saat uzun bir zamandır. Şartlar birden tepetaklak olur.
Başkanlık, bütün isnatlardan kurtulabilmenin belki tek yolu. Yetkiler tamamen "bir kişi"nin eline geçecektir. Bu yönetim şekline ne dendiği biliyorsunuz!
Ahmet Bey'i istifaya zorlayanın acelesi var ve bir an önce başkan olması gerekiyor. Yarın çok geç olabilir... Endişe büyük.
Gemi su almaya başlamıştır. Başkanlık nasıl olacak? Partide küstürülen sadece Ahmet Bey mi? 330 nasıl bulunacak?
Muhtemelen erken seçim... Mevcut yönetimle MHP'nin çöküşü, RTE/AKP'nin çıkışı... Hesap açık!
Acaba şehitlerimiz başkanlık için birer basamak mı? Sorunun cevabını vermek istemiyorum! İçim sızlıyor.