Karabağ: Yeni buhranın merkezi mi?
Karabağ meselesi üzerinden Kafkasya'da sular ısınıyor. Azerbaycan ve Ermenistan, sınıra asker yığıyor. Sınırlarımızda Suriye benzeri bir keşmekeşle karşılaşmak olası.
Karabağ meselesinin tarihçesi
Rusya, 18. Yüzyılda Kafkaslara doğru yayılması esnasında Osmanlı İmparatorluğu ve İran'la savaşlar yapmıştır. Bu savaşların neticesinde İran'la 1813 Gülistan ve 1828 Türkmençay Antlaşmaları, Osmanlı ile ise 1829 Edirne Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşmalarla Aras'ın kuzeyine iki ülkeden belirli sayıda Ermeni nüfusun iskân ettirilmesi öngörülmüş ve bu husus Rusya tarafından sıkı bir şekilde takip edilmiştir. Bölgenin tamamen Azeri Türkü çoğunluklu nüfusu, zaman içinde belirli bölgelerde Ermeniler lehine sistemli bir şekilde bozulmuştur. Bir Azeri Türküsü bu durumu çok güzel özetler.
"İrevan'da han kalmadı,
Daha bende can kalmadı."
Ruslar, Hristiyan nüfusları ileri karakol gibi kullanarak yayılma çalışmaları yapmıştır. 1878 Berlin Konferansı sonrasında dönemin hegemon gücü İngiltere, Osmanlı'nın toprak bütünlüğünü savunmayı bırakmış, bunun yerine Rus yayılmasını engellemek için milliyetçilik temelinde örgütlenmiş devletlerin kurulumunu önceleyen bir politika izlemiştir. 1890'larda Osmanlı'da başlayan Ermeni olayları da bu sürecin bir parçasıdır. Sonrası zaten Ermenilerin Osmanlı topraklarında I. Dünya Savaşı’nda iskân ettirilmesi olmuştur. Bunun yarattığı tartışmalar bugün bile karşılıklı suçlamalarla sürmektedir.
Bölgenin Sovyet kontrolüne girmesi ve Stalin'in meşhur "Milliyetler Politikası" ile bölgedeki milletler birbirine düşürülmüştür. Sovyetler yıkıldığında ise, Azerbaycan topraklarının yüzde 20'sinin Ermeni işgali altında olduğu fiili bir durum oluşmuş, bu durum Rusya'nın destekleriyle uzun yıllar sürmüş, farklı devletlerin de katıldığı Minsk Süreci gibi süreçlerle soruna bir çözüm getirilememiştir.
En sonunda ise, uluslararası ilişkilerde nihai karar verici mahiyetteki kaba güç noktayı koymuş, 2020 yılındaki Türkiye'nin de destek verdiği "44 Günlük Savaş" neticesinde varılan mutabakatla, Ermenistan ve desteklediği ayrılıkçıların bölge üzerinde yarattığı fiili duruma son verilmiştir. Ayrıca, Azerbaycan ile Nahçıvan arasında da meşhur Zengezur Koridorunun açılması ve birbirinden kopuk iki ayrı Azerbaycan toprağının birleştirilmesi karara bağlanmıştır.
Şimdi yaşanan ne?
Zengezur Koridoru, İran tarafından şiddetle eleştirilmiş ve birçok kez kırmızı çizgi mahiyetinde tartışılmıştır. Koridorun Ermenistan ve İran arasındaki sınırı koparacağı, İran'ın Rusya ve Avrupa taşımaları için Azerbaycan'a bağımlı kalınacağı, Türk Dünyasının birleşerek İran'ın istemediği yeni bir jeopolitik ortaya çıkacağı, bu durumun yoğunluklu Türk azınlıkların olduğu İran'da sorunlara yol açabileceği hususları sıkça dile getirilmiştir.
Rusya, Ermenistan'ın toprak bütünlüğünü sağlayan Kolektif Güvenlik Anlaşması uyarınca uzun yıllar Ermenistan'ı desteklemiştir. Rusya'nın tutumu Gürcistan'daki Güney Osetya'daki Ruslar, Ukrayna'daki ayrılıkçı Rus bölgeleri gibi oluşturduğu statükolarla Ermenilerin Azerbaycan topraklarında oluşturduğu statükoların da benzemesinden kaynaklanmaktadır. “44 Günlük Savaş”ta Rusya, Ermenistan’la olan Kolektif Güvenlik Antlaşmasının yalnızca Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen Ermeni sınırı için geçerli olduğunu söylemiş ve Ermenistan, kaynakları daha çok olan Azerbaycan tarafından Azerbaycan’ın istediği statükoya zorlanmıştır.
Yaşanan savaş, Ermeni siyasetini hem ülke içinde hem dışında çok boyutlu etkilemiştir. Ermenistan güvenlik için Rusya’ya dayanma siyasetini bırakmış, bunun yerine ABD’den destek almaya başlamış, birlikte ortak tatbikat gerçekleştirmiştir. Bu durum, bölgeye ABD’nin sızması bakımından önemli olmuş, Rusya tarafından Ermenistan’ın tutumu kesin dille eleştirilmiş ve Azerbaycan’ın pozisyonu desteklenmiştir.
Türkiye ise, Azerbaycan’ın politikasını başından bu yana desteklemiş ve “44 Günlük Savaş”ın nihai belirleyicilerinden olmuştur. Halen Türkiye, Batı Türkleri ile Doğu Türklerini birleştirecek koridor için de yoğun diplomasi çalışmaları ve Karabağ’da yoğun inşaat faaliyetlerinin içindedir. Türkiye ayrıca Azerbaycan’la Serbest Ticaret Antlaşmaları müzakere etmektedir. İki ülke arasında duygusal bağlamda olan ilişkilerin ticari bağlama da çekildiği bir yakınlaşmaya vesile olmuştur. Azerbaycan’ın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine ilişkin yaklaşımı da Karabağ’daki duruma olumsuz örnek oluşturabileceği açısından eskiden görmezden gelinirken şimdi ise arka çıkılan bir noktaya gelmiştir.
Geleceğe bakış
Tüm bu süreç ve bölgede yaşanan gerginlik, bölgede yaşanan savaşın tansiyonu düşürmediği, büyük ve bölgesel güçlerin dahil olduğu bir noktaya geldiği bir durumun ortaya çıkmasına neden olmuştur. Önümüzdeki dönemde bölgede çatışmaların yaşanması ve bu çatışmaların “kukla savaşları” şekline dönmesi olasıdır. Türkiye’nin Cumhuriyet tarihinin en büyük diplomatik kazanımlarından birisi olan “Zengezur Koridoru” kazanımını çok incelikli bir diplomasiyle yürüterek başarıya erdirmesi elzemdir. Dileğimiz çatışmalar şiddetlenmeden ve savaşa dönmeden sürecin Ermenistan’ın, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne ve egemenliğine saygı duyarak ilerlemesi ve Türk Dünyasının kazanımlarının korunmasıdır.
Not: Bölgeye Ermenilerin deyimiyle “Dağlık Karabağ” denmemesi, yalnızca Karabağ denmesi uluslararası ilişkilerde kelimelerin kullanımı açısından önemlidir.