İtibara niye takıldımsa işte!..

Daha önce zaman zaman yazdığım yazılarımda ‘İtibardan ödün verilmez’ sözünün yanlış olduğunu savunmuştum ya, şimdilerde sanki biraz yanılmış gibiyim.

*

Neden?

Ben bu işe biraz da tek taraflı bakmışım galiba!..

Oysa kişisel olarak insanların bir hedefi varsa ve mutlaka o hedefe ulaşmak istiyorlarsa, onun gerekleri ne ise yerine getirmeli.

*

Giyim kuşamını borçlanarak düzeltebilmeli meselâ…

Oturduğu mekânı -borçla da olsa- oldukça şatafatlı yapabilmeli…

“Kaz gelecek yerden, tavuk esirgenmez” çünkü.

*

Ayrıca da konuşmasını…

Anlayışını…

Kültürünü gözden geçirmeli.

İtibar başka yerlerde arandığı için bunları yapabilmeli ki dışarıya karşı itibarlı görünebilsin!..

Sonrasının ne olacağı biraz da zamana bağlı.

Zamana bağlı da ben yine de bütün bunları birer risk görürüm.

*

Elbette risk almadan başarı gibi itibar da elde edilmiyor.

Bu doğru.

Riski aldın ve kazandın.

Onda bir sorun yok.

Hatta olabildiğince alkışlanır o insan…

Başarılı, yetenekli ve değerli bulunur…

*

Ya başaramamışsa…

Parayla satın alınabilecek her şeyi kendine sağlamış, esas olması gerekenleri kendinde var etmeyi atlamış ve onun için de başarısız olmuşsa, o zaman ne olacak?

*

O riskin bedelini kişi sadece kendisi göğüsleyecekse yine eyvallah!

Ancak; ailesini…

Ebeveynlerini…

Akrabalarını hatta sosyal çevresini olumsuz etkileyecekse, işte orada bir sıkıntı doğmaz mı acaba?

Bence doğar.

*

Ancak itibar; parayla satın alınabilen, eskiyen, bozulan, yanan ve yıkılan şeylere bağlanırsa bu itibar gerçek itibar olmasa gerek, derim.

*

Pekâlâ, lider konumundaki insanlar, itibara önem vermemeli mi?

Vermeli elbette.

Unutulmasın ki liderine itibarı, -ülkesi ve milleti için yaptıklarının karşılığında- milleti verir ve liderini sahiplenir.

İşte lidere verilen o itibarı, lider riske atmadıkça kaybolmaz.

Tıpkı; Mustafa Kemal Atatürk’ün itibarı yıllarca kaybolmadığı…

Yüzyıllarca da kaybolmayacağı…

Ve bir o kadar da sahipleniliyor olduğu gibi.

*

Bu bir güven alışverişidir.

Sahiden çok hassas bir çizgidir, bu itibar çizgisi.

*

Valla niye bilmiyorum, ama itibar peşine düşenler, kendilerinde biraz da paylaşımı…

Adaleti…

İlgiyi…

Hassasiyeti içlerinde taşırlarken, vatandaşının hassasiyetini ve hasletlerini iyi bilebilmeli…

Yüreğinde sevgi ve saygıya yer verirken, gerekirse her türlü özveriyi göstermeli.

Vatandaşına yönelik güzel hayaller kurmalı ve hayata geçirmeli ki zaten o zaman itibar o lidere kendiliğinden gelmiştir.

*

Esas olan da kişinin ya da liderin ortaya koydukları değil midir yoksa?

Böyle olursa ‘itibardan ödün verilmemeli” diyorum ben.

Yoksa, yine yok!..

Yazarın Diğer Yazıları