Istırap camileri!
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, "Yılda ortalama 500 ila 1000 cami yapılıyor." diye övünüyor.
Ali Hocam, siz hiç kalabalık mekânlarda cuma namazı kıldınız mı?
Bu köşede çok önce yazdım. Cuma ve bayramda cemaat, cami avlusundan taşıyor, yollarda namaz kılıyor. Cuma günleri hiç olmazsa çadır kurulsun, dedim.
Yakın zamanda yolum İstanbul Yeni Cami'ye düştü. Dışarıdayız tabiî... Mekân parmaklıklarla çevrili. Eminönü her saat kalabalık. Kıble tarafından türlü türlü insan geçiyor. Yan tarafta abdest almak için musluklar önünde sıralananlar. Ezan okunuyor, hâlâ abdest alma kuyruğu... İlk sünnet bitti, yine kuyruk... Diğer tarafta akın akın gelip yer bulmaya çalışanlar, hasır, seccade sermeye uğraşanlar... Bir tarafta asırlık ağacın dibinde banklara sıralanmış namaza geçmiş kocalarını, babalarını, yakınlarını bekleyen hanımlar, çocuklar...
Olacak iş değil... Allah'tan vaaz eden, ezan biter bitmez kesti. Bazıları uzatıyordu. Dedim şimdi, hutbede imam uzatır; o da uzatmadı. En fazla beş dakika sürdürdü.
Bu Yeni Cami, 17. yüzyıl eseri. Kesintilerle 66 yılda bitirilebilmiş. Bu yüzden bir ara adına "zulmiye" demişler.
Bütün kalabalık yerlerdeki camiler âdeta zulüm mabetleri...
Benden bir hafta sonra cuma günü, R. T. Erdoğan, öğleden önce, Yeni Cami'nin hemen yanındaki Mısır Çarşısı'nın önünde nutuk attı. Keşke yer yakınlığına buyursa da dışarıda cuma namazı kılsaydı. Gitti, başka yerde kıldı. Tabiî o izdihamda, koruma ordusuyla nasıl kılardı, bilemiyorum!
Ekâbirin alâyişle namaz kılmaları da zulüm. Geçen cumartesi Mehmet Niyazi Özdemir'in cenaze namazı İlahiyat Fakültesi Camisi'nde kılındı. Devlet erkânı oradaydı. Bütün yollar tutulmuş. Her yer polis kaynıyor. Camiye yaklaşan herkes aranıyor. Makam araçlarından trafik felç... Cenaze namazından önce öğle namazı. Camiye giriyorsunuz. İmam Kur'ân okuyor. Birkaç dakika sonra ezan başladı. İmam "sadakallahu'l-azîm..." dedi. Önde bir ekâbire yer ayıran koruma imama eliyle devam işareti yaptı. Bir parti başkanı ve iki bakan birkaç dakika sonra geldi. Korumalar kalktılar, onlar ön sıraya oturdular. Ama imam devam ediyor. Demek ki, bir başka ekâbir bekleniyor. Arkada oturmuş olmalı ki, ezandan 12 dakika sonra namaz başladı.
Cemaatle namaz kılmanın sevabı her zaman vurgulanır. Ama bize gösteriş değil, rahat, temiz mekânlar lâzım. İstanbul'un Çamlıca Tepesi'ne, Boğaz'a abanan bir "selâtin camisi" yaptılar. Yeni Şafak'ta edebiyatçı hemşehrim övünüyor... Önceden karşı çıkmışmış ama tezyini çok güzelmiş. Bana ne süslemeden! Tepelerdeki camiler ne işe yarar! Ben ihtiyaca bakarım.
Kayseri'de düzenlenen Cami Planlama ve Tasarım Projesi toplantısında Prof. Dr. Ali Erbaş, "'Türkiye'de yapılan camilerin sayısı Batı'nın da dikkatini çekiyor ve bundan rahatsızlar." demiş. (Batı niye rahatsız olsun! Bizim memleketimiz. Onlara ne?) Ama ben rahatsızım. Çoklukla ihtiyaç olmayan yerde gösteriş için cami yapılıyor. En bariz örnek Çamlıca Camisi...
Kalabalık mekânlarda cuma günleri açılacak "cep" mescitler yapılamaz/kurulamaz mı?