İstihbarat ağı güçlü olan kazanır!
Geçmişte şöyle bir ifade kullanmıştım: CIA'sız ABD tarihi yazılamaz. ABD'nin dış istihbarat ağı her ülkenin içindedir. Darbelerine destek vermediği hemen hiçbir ülke yoktur. Ortadoğu'da kazanan hep ABD olmuştur. ABD kazanmasa Siyonistler nasıl at koşturabilir? Adını bile anmadan sadece "adüv" (düşman) diye bahsedilen İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn'le, hâliyle Suudî Hanedanı'yla nasıl sarmaş dolaş olabilir?!
Bizim Saray içinde yeni teşekkül ettirilen karşı propaganda birliği, iç taarruzlara karşı savunma ve karşı atak stratejileri geliştirmek ve uygulamak için kurulmuş olsa dışarıda da faaliyet göstermeyeceği söylenemez. Global dünyada artık iç muhalefet dış muhalefet kalmadı.
Ne zaman "propaganda" dense aklıma hemen Haşhaşîler gelir. Haşhaşîleri incelemeyenler hiç böyle "örgüt" kurmaya kakmasınlar. (Biz inceledik "Alamut'un Büyüsü Haşhaşîler-Sır ve Ölüm"ü yazık.)
Biliyorsunuz, R. T. Erdoğan, darbeye kalkışan Cemaat için "Haşhaşîler" demişti.
Bizim yakın tarihimizde, II. Abdülhamit'in resmî adıyla "Yıldız İstihbarat Teşkilâtı" (Hafiyye Teşkilâtı), gayr-i resmî adıyla "jurnalcilik" ve akabinde Enver Paşa'nın kurduğu Teşkilât-ı Mahsusa büyük iz bırakmıştır.
Yalnız Yıldız İstihbarat Teşkilâtı ile Teşkilât-ı Mahsusa birbiriyle örtüşen yapılar değildir. Birincisi Saray'ı korumak ve kurtarmak, ikincisi ise devleti korumak ve kurtarmak için faaliyet göstermiştir. Elbette iktidar olanların kendilerini idame ettirmek için Teşkilât-ı Mahsusa'yı sahada görmek isteyeceklerdir. Ama bu "sahada görme"de devletin bekası önceliklidir. (Ahmet Tetik, Teşkilât-ı Mahsusa'ya dair belgelere ulaşmış ve iki cilt hâlinde yayınlamıştır: Teşkilat-ı Mahsusa (Umur-ı Şarkıyye Dairesi) Tarihi, C 1: 1914-1916; Cilt 2: 1917, 500+456 s.).
"Saha" deyince... Kimler sahada vazife almadı ki... Mehmet Âkif meselâ, Salih Tunusî meselâ... Mehmet Âkif, "İslâmcı" Sebilürreşad'ın başmuharriridir aynı zamanda, "Türkçü/İslâmcı" Enver Paşa'nın öncülük ettiği Teşkilât-ı Mahsusa'da faaliyet gösteriyor. Sebilürreşad'da "Türkçüler"in de yazdığını biliyor mu Saray erkânımız? (Yeni kurulan propaganda biriminin tepe noktasında olan Prof. Dr. Fahrettin Altun'un birkaç çalışmasını inceledim. Yetkin bir isim. Farkında olmasa böyle çalışmalar yapamaz.)
R. T. Erdoğan, önce dost, sonra hasım olduğu Cemaat için "Haşhaşîler" demesinin sebebi, geçmişte Haşhaşîlerin devlet başlarına, muarızlarına suikast düzenlemesi bir tarafa, gittiği her yere fedaîlerini sokması ve propagandalarını yaptırması, tehdit ve şantajla adam ayartmasıdır.
Haşhaşîler, "yandaşlar"ını öyle inandırmışlardır ki, şeyhleri kendini yardan at dese atarlar. Hasan Sabbah bir örneğini Selçuklu Sultanı Melikşah'ın temsilcisine göstermiştir. Yanındaki fedaîlerden birine "Kendini öldür!" der. O genç bıçağını çekerek boğazına saplar ve cansız yere düşer. Diğer birine "Kendini kaleden aşağı at!" der. O fedaî kendisini kaleden aşağı atıp parçalanır.
Haşhaşîlerde, "dâîlik" esastır. TDV İslâm Ansiklopedisi'nde "Arapçada 'seslenmek, çağırmak, davet etmek' anlamındaki da've veya duâ kökünden sıfat olan dâî, 'insanları kendi din veya mezhebine çağıran kimse' demektir. Dâî, Kur'ân-ı Kerîm'de, Hz. Peygamber'in Allah elçisi olarak fonksiyon ve görevlerini dile getiren âyetlerde bilhassa 'Allah'a çağıran' mânasında yer almakta, ayrıca genel olarak 'dua eden, çağıran' anlamında da geçmektedir." açıklaması yer alır.
Yeni propaganda birliğimiz sahaya insin... Bakalım neler yapacak.