İstifa manevrası

Gündem, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun istifa manevrası... Bilmiyorum dikkatinizi çekti mi? Kemal Kılıçdaroğlu, önceki akşam Habertürk'teydi. Çok ağır ama çok ağır bir söz etti. "FETÖ borsası" dedi, "avukatlar" dedi -ki avukatlar çok bilinen ismin avukatlarıymış, o ismi de verdi- "rüşvet"ten bahsetti. Yanlış yazmayayım, diye sonra Habertürk'ün sitesine girdim, Kılıçdaroğlu'nun bahsettiği isimler çıkarılmış, cevabın şu kısmı bırakılmış: "Parası olan, rüşvet verenler, çünkü FETÖ borsası var, hepsi dışarı çıktı."

F. Altaylı, "Bir kanıtınız var mı?" diye soruyor. (Kanıt: Delil). Cevap da soru da boşlukta kalıyor. Kılıçdaroğlu delillerinin olduğunu söyledi.

Yeni rejimde, her şey yazılamıyor. Ben de ayrıntısına giremedim. Virüs arasında "rüşvet" tartışılacak.

R. T. Erdoğan'ın, sokağa çıkma kararı beceriksizliğinde, hiç istemese dahi S. Soylu'yu feda edeceğini düşündüm ve dün bunu aynen şöyle ifade ettim:

"Yasaktan hemen önce ekranlarda kalabalıkları hayretle seyrederken aklıma geleni söyleyeyim: R. T. Erdoğan, gece İçişleri Bakanı'nı kesinlikle vazifesinden alır. Ama almadı. Daha yakın zamanda bir bakanı gece 02.00'de almıştı."

R. T. Erdoğan'ın izni olmadan kuş uçmaz. S. Soylu, yasak getirildiğinde ilkin "Cumhurbaşkanımızın talimatıyla..." demişti. Herkes "İki saat önceden yasak kararı mı, alınır..." diye sesini yükseltince, kendi inisiyatifi olduğunu söylemeye başladı.

Tartışmalar gittikçe alevlendi. İlim kurulunun yasaktan haberi yok. Yasak kararı açıklandığında canlı yayına bağlanmış kurul üyeleri vardı. Şaşkınlıklarını gizleyemediler. Her şeyden önce böyle bir yasak Sağlık Bakanlığı'nın bilgisi dâhilinde alınır. Yasağın açıklanmasından iki saat önce Sağlık Bakanı konuşmuş, yasaktan bahsetmemişti.

İşin en şaşırtıcı ve kabul edilemez tarafı yasak kararı devletin resmî haber ajansı vasıtasıyla duyurulması. Virüs çıktı çıkalı, ilk toptan sokağa çıkma yasağı konuyor, bunu iki saat önce haber ajansı duyuruyor. Halk sokağa akın edince, S. Soylu, kanal kanal dolaşarak, vaziyeti kurtarmaya çalışıyor. Görünen köy kılavuz istemiyordu. Hiçbir şey kontrol altında değildi. İnsanlar üst üste alışveriş telaşındaydılar.

Çok kötü bir imtihan verildi. Bir bedel ödenmesi gerekirdi. Yoksa tartışmanın arkası kesilmeyecekti. S. Soylu kendisini feda etti; istifasını verdi. Dolayısıyla Saray'ı kurtardı. Saray "Hayır, kabul etmiyorum." dedi. Danışıklı dövüş mü? desek, bilemiyorum. Soylu doğrudan haber vermese bile en azından ihsas etmeden istifasını açıklamazdı.

Ak Parti Kadın Kolları Başkanı L. S. Çam şu tiviti atmış:

"Sayın Süleyman Soylu'yu tabanımız sevmişti. Ancak, başarının nereden geldiğini, imkân ve yetkileri kimin verdiğini, liderimiz sayın Erdogan'ın gücünü nasıl paylaştığını asla unutmamalı. Şayet liderinden destursuz ayrılır ise bu muhabbeti yitirir; Kardeşane hatırlatmak istedim!"

"Lider kültü" mü desek, "lider ululaması" mı desek...

Bu da çok tartışılacak.

Ünlü şairimiz Halistin Kukul, şu zaman için "Dua et sakin ol ve ilme sarıl" diyor. Şiirinin ilk üç dörtlüğü:

Dünyâya musallat oldu bir virüs; / Duâ et, sâkin ol ve ilme sarıl! / Kurmasın kalbinde-beyninde bir üs, / Duâ et, sâkin ol ve ilme sarıl! // Sanma, denilenler birer rivâyet; / Her ölüm senettir; her ihmâl diyet! / Sokakta dolaşmak değil hürriyet; / Duâ et, sâkin ol ve ilme sarıl! // Kur'ân'da emirdir: "Aklını kullan" / Ve 'düşün', nedendir çevrende olan? / Her yerde, çok defa, hem de her zaman; / Duâ et, sâkin ol ve ilme sarıl!"

dfs-004-001-011.jpg

Yazarın Diğer Yazıları