İstanbul Sözleşmesi'nin hangi maksadı yanlış?
Türkiye'de dönüp dolaşıp gündeme gelen konulardan biri de İstanbul Sözleşmesi. Çıkılsın mı çıkılmasın mı, ahlaklı mı ahlaksız mı, Türkiye için hayır mı şer mi tartışmaları tekrardan başladı. Ancak bu tartışmalara doğru açıdan bakabilmek için öncelikle sözleşmenin iyi bilinmesi gerekiyor.
İstanbul Sözleşmesi
Kamuoyunda İstanbul Sözleşmesi olarak bilinse de asıl adı çok daha açıklayıcı: "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi".
Kadına yönelik şiddet konusunda bağlayıcılığı olan bu ilk uluslararası sözleşme, 2011 yılında İstanbul'da imzaya açıldı. Türkiye, sözleşmeyi ilk imzalayan ve onaylayan ülke oldu. Sözleşme, yürürlük maddesi gereğince 10 ülkenin onaylamasının ardından 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girdi.
Sözleşmenin birinci maddesi maksatlarını özetle şöyle sıralıyor:
1) Kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve aile içi şiddeti önlemek;
2) Kadına karşı her türlü ayrımcılığı ortadan kaldırmak ve kadın-erkek eşitliğini önemli ölçüde yaygınlaştırmak;
3) Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin mağdurlarının korunması için politikalar tasarlamak;
4) Kadına karşı şiddeti ortadan kaldırmak için uluslararası işbirliğini yaygınlaştırmak;
5) Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin ortadan kaldırılması maksadı güden kuruluşlar ile kolluk kuvvetleri birimlerinin işbirliği yapmalarına destek vermek.
Bu kapsamda, sözleşme, taraf devletlere şu davranışlara yönelik cezai veya başka bir hukuki yaptırım öngörmeyi zorunlu kılıyor:
- Ev içi şiddet (fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik);
- Taciz amaçlı takip;
- Tecavüz dahil, cinsel şiddet;
- Cinsel taciz;
- Zorla evlendirme;
- Kadınların sünnet edilmesi;
- Kürtaja zorlama ve kısırlaştırmaya zorlama.
Bu maksatlardan hangisi yanlış?
Yukarıda sıraladığım maksatlardan hangisi kötü, gereksiz, zararlı, yıkıcı?.. Sözleşmenin 'Türk aile yapısına uygun olmadığı' iddiası bu bilgiler doğrultusunda baktığımızda ne kadar doğru? Türk aile yapısının neresinde şiddet normal?
Sözleşemeye yapılan itirazların nedeni genelde iki başlık altında toplanıyor: Birincisi toplumsal cinsiyet eşitliği, ikincisi ise cinsel yönelimle ilişkili.
Burada şunu belirtmekte fayda var: Sözleşme, sanıldığının aksine eşcinselliği teşvik etmiyor. Cinsiyeti her ne olursa olsun insan haklarını uygulama ve korumanın önemini vurguluyor ve bunu garanti altına alıyor.
Toplumsal cinsiyet eşitliği ise, kadının toplum hayatında ikinci sınıf bir muamele görmesinin önüne geçmeyi amaçlayan bir eşitlik.
Kadınların Hukuki Güvencesi
Cumhurbaşkanı, Türkiye'nin sözleşmeden çekilmesi meselesi hakkında konuşurken, Bulgaristan, Hırvatistan gibi Avrupa'nın geri kalmış ülkeleri ile Macaristan gibi son dönemin faşist rejim örneği olarak gösterilen ülkeyi örnek vererek aslında bir anlamda sözleşmeden çekilmenin bizi nereye konumlandıracağına da işaret etmiş oldu.
Bugün İstanbul Sözleşmesi'nin denetim birimi olan Grevio heyeti başkanı ve AKP milletvekilliği de bakan yardımcılığı da yapmış olan Prof. Dr. Aşkın Asan, "Sözleşmenin tek amacı var, o da kadınları şiddetten korumak. İptali, Türkiye'nin kat ettiği bütün mesafenin, başarının çöpe atılması demek olacak" diyor.
Bugün, sözleşmenin layıkıyla uygulanmaması yüzünden kadın cinayetleri vahşete dönüşmüşken, uygulamada ve iç hukukta sözleşmenin üzerine iyileştirmeler yapılması beklenirken, konuşulan meselenin sözleşmeden çıkma noktasında olması; erkek şiddetine kurban giden kadınların nasıl birer rakama dönüştüğünün ve kamu otoritelerince ne kadar önemsenmediğinin bir göstergesi, Türkiye'nin temel hak ve özgürlükler alanında her gün bir adım daha geriye gittiğinin ise kanıtıdır.
İstanbul Sözleşmesi'nden çıkma düşüncesi ise, kazanılmış haklara müdahale teşkil ederek, yalnızca kadınların değil, herkesin tepki göstermesi gereken bir hak mücadelesidir.