İstanbul kararı geciktirilmemeli
İstanbul Belediye Başkanlığı'nın kaybı, Ak Parti içinde büyük yara... Ekrem İmamoğlu'nin belediye başkanlığı makamına oturur oturmaz yaptığı ilk iş kayıtların kontrole alınması. "Yandaş" kesimin hep yiye geldiği söyleniyordu.
İBB Meclisi'nde ağırlık Ak Partililerin. İlk engellemek istedikleri, bilgilerin kopyalanması. Hemen mahkemeye koştular ve istedikleri kararı çıkarttırdılar. Neden korktukları biliniyordu. Zaten mahkemeye koşan iki kişiden biri imarla ilgili komisyon üyesi... Bari bir başkasına itiraz ettirselerdi. Şüpheleri üzerlerine çekecek hareketlerden de sakınmıyorlar.
Şimdi öğreniyoruz ki, 2014'ten 2018'e kadar İBB Meclisi'nin yaptığı toplantılarda, bu meclisin İmar ve Bayındırlık Komisyonu'nda 8 bin 470 imar teklifi görüşülmüş. Başka komisyonlarda görüşülenler ise ikili hanelerle ifade edilebiliyor.
Ak Parti'nin 2014-2018 yılları arası belediye başkanları, bu imar rakamını muhakkak bir kanunî zemine oturtacaklardır. Ama insanların zihnindeki soruların cevabı olacağını sanmıyorum.
1994'ten bu yana Ak Parti iktidarda. Belediye başkanlarının bütün icraatı mercek altına alınmalıdır. Bu, Ak Parti'nin kendisi için de gerekli. Bakın temize çıktık, diyebilmeliler.
"Cumhurbaşkanı" R. T. Erdoğan, 31 Mart Mahallî İdareler seçiminde, neden kaybettiklerini ve neden kazandıklarını masaya yatırmak için partisinin il başkanlarını ve belediye başkanlarını, MKYK üyelerini Kızılcahamam'da topladı.
O toplantıda Binali Yıldırım yoktu. Denecek ki; o belediye başkanı değil, parti yönetiminde de yok. Niçin gelsin!
Ama o, İstanbul Belediye başkan adayı (idi). "Oylarda oynama oldu, usulsüzlükler oldu. Bizim şu an gönlümüzün belediye başkanı." demeleri gerekmez miydi?
Ekrem İmamoğlu, hiç ara vermeden hemen yarın seçim yenilenecekmiş gibi faaliyetlerini yürütüyor. Gitmediği yer yok.
Aklımdan geçiyor... Binali Bey ve Ekrem Bey, birlikte bir derbi maçında görünseler. Seyircinin tavrı nasıl olur acaba? Maçlarda, şimdiye kadar, Ak Parti ile bağlantılı takım/takımların bir iki maçı dışında, Ak Parti argümanlarıyla tezahürat yapıldığını görmedik.
Binali Bey sempatik bir insan. "Höt!" demiyor. En kızdığı zamanda bile yüzünden tebessümü eksik etmiyor. Belki o partisinden ayrı tutularak bir sempati hâlesine alınabilir. İki aday birlikte maça gitseler keşke.
Ne olursa olsun, Kızılcahamam'a Binali Yıldırım'ın çağrılmaması, insanı düşündürüyor. Eğer seçim yenilenirse belki başka aday çıkaracaklardır. Ama çok geri kaldılar.
Eski İBB Meclis üyesi Hüseyin Sağ'ın Çumhuriyet gazetesine yaptığı açıklamayı okudum. Anlatılanlar vahim:
"Niye İstanbul'dan vazgeçemiyorlar? Aslında şehre âşık falan değiller. İBB'nin devasa bütçesine âşıklar, yandaşlara dağıttıkları ihalelere âşıklar, katalog yandaş dernek ve vakıflara yapılan yardımlara âşıklar. Neden korkuyorlar? Çünkü zarar eden şirketlerin hangi yandaş şirketlere 'ihale' vermek yöntemi ile para aktardıkları, zengin ettikleri ortaya çıkacak. Şirketlerden hangi vakıf yöneticilerine maaş ödedikleri ortaya çıkacak. İstanbul'da beton rantından hangi şirketler, holdingler faydalanmış, hangi iş insanı kimleri devreye sokmuş..."
YSK bir an önce kararını vermeli, taşlar yerine oturmalı.