İslâmcılık, Türk miliyetçiliği ve bir itiraf
Abdullah Öcalan’ın din imanla alâkası yok... Komünistlikten “halk hareketi” ne geçmiş, “halk hareketi” nden etnikçiliğe sıçramış, Leninist-Marksist bir örgütün başı... Ama gelin görün ki, sol liberallerin fazlasıyla etkisinde kalan hükûmet ve “yandaş” tabir edilen gazeteci-yazar takımı, bu sol liberallerin PKK’ya ve A. Öcalan’a bu kadar sarılmalarının eski “yoldaşlık raconu” olduğunu bilmeleri gerekir. Ne yazık ki, kendilerini sol liberallerin etkisinden bir türlü kurtaramıyorlar. Üstelik bu sol liberallerin birçoğu “ateist” olduklarını çok açık söylemişlerdir. (Kimler oldukların kendileri de çok iyi bilirler.)
Camide birlikte saf tuttuğu insanlar “Türk’üm” dedikleri nde “öcü” görmüşe dönen neo-İslâmcılarımız, “dinsizim” diyenleri baş tacı ediyor, sözlerinde ilâhî bir “hikmet” arıyor, gazetelerinde köşelerin en başını veriyor ve her türlü “ihtiramat” ı göstermeyi âdeta bir “ibadet” telakkî ediyor.
***
Öteden beri dillendirdiğim bir görüştür Liberal sol-neo İslâmcı-PKK ilişkisi... Bunu böyle değerlendiren bir ben değilim. Pek çok noktada ayrı düşündüğümüz Akşam gazetesinden Oray Eğin de sol liberaller-A. Öcalan aşkına dair hemen hemen benim söylediklerimi söylüyor:
“80’li yıllarda bir kesim sosyalist aydın PKK ve Abdullah Öcalan’la diyaloğa girdi. Onların niyeti Türkiye’de sosyalist bir devrim yapmaktı ve Marksist-Leninist bir örgütlenme olarak gördükleri PKK’yla da işbirliğine girmeyi denediler. Öcalan’ın büyük bir fikir adamı olarak bugünkü liberallerin o günkü solcu dergilerine kapak olduğu yıllar...
Neredeyse bir Avrupalı romantik gibi ’özgürlük savaşçısı’noktasında bakıldı Öcalan’a.” (Oray Eğin, “Kürt modası bir başka bahara kaldı”, Akşam, 28 Eylül 2011)
Hükûmetin Öcalan’a bir kıymet bindirmesine bu zaviyeden de bakmak gerekir.
***
Yine bir başka zaviyeden yukarıdaki görüşe geleceğim.
Yeni Şafak gazetesi yazarı Âkif Emre ciddîdir, bilgilidir... “İstiklâl Marşı” nda “Türk” kelimesi geçmiyor diye sevincinden ne yapacağını şaşıran, “Türklük” le alay eden aynı gazetenin diğer bir yazarı gibi zirzop cühelâdan değildir.
Kendisini “İslâmcı” olarak tanıtan Âkif Emre, ünlü romancı Cengiz Dağcı’nın vefatı üzerine kaleme aldığı köşe yazısında itiraf ediyor:
“Cengiz Dağcı’nın romanları ne lise ne üniversite dönemlerimde hiç ilgimi çekmemişti. Türkçülüğe karşı bir tepkiydi. Türkistan’dan, Kırım’dan bahsetmek Türkçülerin-Türk milliyetçilerinin tekelindeydi. İslamcılar; Türkçülük yapmamak adına Türk kelimesini bile ağızlarına almamak gibi aşırı bir hassasiyet sergilediler. Her tür milliyetçiliğe, ırkçılığa karşı çıkmak isterken aşırılığa varan bir hassasiyet kuşatmıştı bizim kuşağı..” (Âkif Emre, “Cengiz Dağcı’nın ’büyük sürgünü’”, Yeni Şafak, 27 Eylül 2011)
***
Türk’ün adını silme planına ışık tutacak bir itiraf... 12 Eylül öncesinde, çoklukla MSP’de ve Akıncılar Derneği’nde faaliyet gösterenlerin ifsat edildiklerini, Türk düşmanlığının neredeyse bir şiar hâline getirildiğini biz zaten biliyorduk. Recep T. Erdoğan da, o dönemlerde aynı siyasî faaliyetin içindeydi... “Türk” deyince, yüzünün renginin neden değiştiğini, “Türk” kelimesini telaffuz ederken bile dilinin geriye doğru nasıl gittiğini anlamak için aynı çizgiden gelen Âkif Emre’nin “itirafları” nı okumanız bile yeter.
Gerçeği görmek ve dile getirmek bir fazilettir. İnşallah Recep T. Erdoğan ve muakkipleri gerçekleri dile getirecek erdemliliğe ulaşırlar.
***
Şunu bilelim:
“İslâmcı” deyince bazı kesimlerde akan sular duruyor. Başkası “Müslüman” değil gibi, birbirlerini bile “Müslüman” diye adlandırıyorlar. Herkesin İslâmcılığı kendisinedir. Onun için “İslâmcıyım” diyenleri Kur’ân hükümleri içinde değerlendirmeyin. İşte yukarıda bahsettim... Dinsizle iş birliği yaparlar, ama “Türk’üm” deyince seni “düşman” görürler. Üstelik “Türk” ün dışında milliyetini, etnisitesini açıklayan herkes baş tacıdır.
Bu “işbirliği” ne Kur’ân’ın cevaz verdiğini gösterebilir misiniz? Kendilerini “İslâmcı” diye adlandıranlar, “Allah tanımazlar” a İslâmî literatürde “kâfir” dendiğini bilirler.
“Kâfir” e itibar gösterenleri nelerin beklediğine dair çok ayet vardır.
Kur’ân-ı Kerîm’de buyrulur:
“Kim Allah’ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar şüphesiz Allah’ın tarafını tutanlardır.” (Maide, 56)
“İslâmcı” kardeşlerimiz!
Neymiş?
Allah’ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edineceksiniz.
Kur’ân-ı Kerîm’de buyrulur:
“Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine Kitap verilenlerden dininizi alay ve oyun konusu edinenleri ve kâfirleri dost edinmeyin. Allah’tan korkun; eğer müminler iseniz.” (Maide, 57)
Neymiş?
Kitap ehli de olsa dininizle alay edenleri dost edinmeyeceksiniz.
Bir de:
Kâfirleri dost edinmeyeceksiniz!