'İslâmcılar'a bir mektup!

20 Eylül’de “nefret söylemcileri” için şöyle
yazmıştım:
“Yavaş yavaş ‘İslâmcı’ denilenlere de ’nefret suçu’ isnat edecekler! ‘İslâm’ın ihâtası mücerret ve geniş olduğu, ülkemizde “İslâmcı” geçinenlerin sol liberallerin izine bastığı, ayak tabanlarını öptüğü, ” imza arkadaşlığı” ettiği; üstelik bu “İslâmcılarımız”ın basın-yayın organlarında PKK’nın ve Taşnakçıların tezlerini savunan en baba adamlarına gazetelerinde sütun açtığı, televizyon kanallarında program yaptırdığı, gariban Müslümanları ‘Allah rızası’ için çalıştırırken, onlara avuç avuç para dağıttığı için -şimdilik- ilişmiyorlar.”

***

Yukarıda tavsif ettiğim türde bir kuruluşta çalışandan e-posta aldım. Gönderenin adını ve çalıştığı kurumunu vermeyeceğim.
Mektubu gönderen gazeteci “Yazılarınızı ilgiyle takip etmeye başladım.” dedikten sonra şunları yazmış:
“Ben bir [kanal] çalışanıyım. Hani şu Allah rızası için çalıştırılanlardan. Bugünkü yazınızı da [kişi]’ye e-maille gönderdim. yazınızı okurken [baştaki kişi] canlandı da gözümde o yüzden. [kişi] beni tanıyabilir. Açıkçası başıma bir iş gelmesinden de çekinmiyor değilim. Zira bu adamların PKK’ya gösterdiği hoşgörüyü benim gibi gariban Anadolu ailesinin Müslüman bir evlâdına göstereceklerinden şüpheliyim. Olsun. Birilerinin artık bu adamlara isyan etmesi gerekiyor.
Arslan Bey, ben MHP’li de değilim Yeniçağ gazetesini de hiç sevmem. Ümmetçi anlayışa sahip Bir Müslüman’ım; Türkçü değilim ama Kürtçü de değilim. Refah Partisi’nden beri Tayyip Erdoğan’ı destekliyorum. Ancak Başbakan maalesef bir dönem bu liberalleri ve onların peşinden giden gafil ezik büzük onursuz kimliksiz kişiliksiz muhafazakârları akıl hocası yaptı. Sonuç sizin de bildiğiniz gibi yüzlerce şehit, sönen ocaklar... Başbakan umarım bu hatadan dönmüştür. Ama bazen yine saçmalıyor. Bu da beni bir dahaki seçim için düşündürüyor.
Neyse... Saygılarımla... Allah yâr ve yardımcınız
olsun.”

***

İsmini yazdığı “kişi” , hem gazetenin, hem kanalın en tepesinde. Kendisini de severim. O “kişi” bunu bilir. Yukarıdaki cümlelere benzer konuşmayı bizzat da yapmıştım. Uzun süredir karşılaşmıyoruz.
“İslâmcılarımız”ın “kompleks” ten kurtulmaları için ne yapmalı? Bir türlü cevabını bulamıyorum. Ne Müslümanlıkla, ne millî hasletle ilgisi olan, hatta Erdoğan’nın kongre konuşmasında sekiz defa “minnet”le andığı Alparslan’ın bile, keşke Anadolu’yu almasaydı, diyecek kadar gözleri kararmış “nefret” in doruğundaki kişileri başa oturtmaları, işte görüyorsunuz, nasıl “mazlum” u isyan ettiriyor.
Ebu Müslim-i Horasanî’ye izafe edilen bir
sözdür:
“Onlar dostlarının zararlarından emin oldukları için, dostlarını uzakta tuttular! Düşmanlarının zararlarından korunmak ve onları kazanmak için, onları yakınlarına aldılar! Yanlarına aldıkları düşmanları, dost olamadığı gibi uzakta tuttukları dostları da düşman oldular. Böylece herkes düşman safında birleşince yıkılmaları ve dağılmaları mukadder oldu!”
İnşallah gafletten uyanırlar.

Yazarın Diğer Yazıları