İşin içinde gene Katar var
Türkiye'de iktidar Katarsız kalkınma hamlesi yapamıyor mu? Yahut başka bir soru ile konuya girelim: Her ne yapıyorsak mutlaka yabancı sermayeye borçlanmak zorunda mıyız?
Otoyollar yapıyoruz yabancı sermayeye borçluyuz.
Osmangazi köprüsü, şehir hastaneleri yaptık yabancı sermayeye borçluyuz. Üstelik, dünyanın en saçma garantisini vererek yapıyoruz bunları.
Şu kadar araba geçecek.
Geçmezse?
Biz ödeme garantisi veriyoruz.
Şu kadar hasta gelecek?
Ya kimse hasta olmaz da gelmezse?
Gelmezse biz ne güne duruyoruz. Gelmeyen ve olmayan hastayı da arabayı da biz öderiz.
İşte Tank Palet fabrikasını gene bu sebeple tartışıyoruz. 50 milyon dolar üzerinden 25 yıllığına Katar ortaklığına kiralamışız.
Gerekçemiz aynı: Paramız yok. Yabancı yatırımcıya ihtiyacımız var.
İyi tamam da arkadaşlar bizim paramız ne zaman olacak? Neden para kazanacak bir ekonomi politikası izlemiyorsunuz da tüketim, borç ve harcama ekonomisi üzerinden iş yapıyorsunuz?
Cevap yok..
Olmayacak çünkü işin içinde rant ekonomisi var. Ayrıca şunu da sormamız gerekiyor: Biz paramız yok diye, niye devlet kasasından 5 liraya yapacağımız işi, bunun 40-50 katına yaptırıyor ve borçlanıyoruz? Özel sektör ve aracılar borçlanacağına devlet borçlanıp kendi yaptırsa hem daha ucuza ve hem de daha aza maliyetle elde etmemiz mümkün değil mi?
Mümkün elbette ama, bunu yapmıyorlar. Muhalefet eleştirince de garip bir savunmaya geçiyorlar: Bunlar İstemezükçü. Her yeniliğe, her yapılana karşı çıkıyorlar.
Her yeniliğe mi, yoksa vatandaşı soydurmaya mı karı çıkıyoruz?
Hani bir zamanlar şöyle diyenler vardı: "Çalıyorlar ama yapıyorlar." Tıpkı burada olduğu gibi, "bunlar, milleti ve hazinesini bire-beş maliyetle yıllarca borçlandırıyorlar ama yapıyorlar" demeye getiriyorlar. Haliyle biz de soruyoruz: Bu düzene teslim olup Türkiye'nin rant cennetine dönmesine rıza mı gösterelim?
Ne yapalım "istemezükçü" olmamak için?
Şimdi sırada "Kanal İstanbul Projesi" var. Daha şimdiden işin içinde Katar göründü. Tabi insan ister istemez merak ediyor. Bu söylendiği gibi Türkiye'yi uçuracak bir proje mi yoksa rant projesi mi?
Değilse, uluslararası siyaseti etkileyecek, Montrö Boğazlar anlaşmasını delecek bir proje mi?
Sermayesi Katar'dan mı, değilse, Katar görüntüsü üzerinde İsrail mi? ABD mi? Hangi sermaye Kanal İstanbul'u sahiplenecek ve borç vererek Türkiye'yi kendine bağlayacak? Bağlamakla kalmayıp yüklenici firma üzerinden bir de yaptığı kanalı yıllarca yönetecek?
Hangi sermaye olursa olsun, eğer yap işlet devret mantığı ile tıpkı şehir hastaneleri gibi yapılacaksa, bu demektir ki, yapılan iş şeffaf olmayacak. Açık ihale yöntemi uygulanmayacak. Denetlenebilir de olmayacak. Buna rağmen millet, kime neyi niçin verdiğini bilmeden parasını ödeyecek. Sonra iktidar çılgın projesini anlatacak ve bunun oya devşirilmesine çalışacak. Kısacası, parası hepimizden, siyasal çıkar sadece iktidarın olacak.
Madalyonun bir diğer yüzü ise parasal sonuçları itibariyle daha başka yerlere götürüyor bizi? Her kime borçlanacaksak (Katar ya da başkaları) o ülkeye de otomatikman eğik olacağız.
Katar Emirinin annesi, daha şimdiden (proje hayata geçmeden, yapılmasına henüz karar verilmeden) "gelecek öngörüsüyle mi 44 dönüm arazi aldı" sorusu kimin aklından geçmiyor? Dolayısı ile en baştan sorduğumuz soruyu tekrarlamadan edemiyoruz: Türkiye'de mevcut iktidar Katarsız kalkınma hamlesi yapamıyor mu?
Bir de işin çevre boyutu var. İstanbul içinde kanal ile boğaz arasında yeni bir ada yaratılacağı, Trakya İstanbul bağlantısının askeri sonuçlarının olumsuz olacağı ve Karadeniz Marmara bağlantısı sonrası ortaya çıkacak akıntının deniz kirliliği yaratacağı meselesi var. Bunlar elbette önemli. Lakin, işin içinde Katar önemli bir dış figür olarak ortaya çıkınca ister istemez aklımız bizi rant dünyasına götürüyor.
Haksız mıyım?..