İşimiz zor
19 Aralık'ta Suriye'den askerlerini çekeceğini söyleyen Trump birkaç kere çark ettikten sonra en nihayetinde "Hiçbir zaman çok hızlı bir şekilde çekileceğimizi söylemedim" diyerek kalıcı olacağını gösterdi.
Demek ki Putin doğru tespitte bulunmuş: "ABD'nin Afganistan'daki askerî varlığı 17 yıldır sürüyor ve neredeyse her yıl, birliklerini geri çekeceklerini söylüyorlar ama hâlâ oradalar" demişti.
Bolton ise bu yazı hazırlandığında bizimkilerle görüşme halindeydi.
Ne sonuç çıkacak derseniz Türkiye'nin beklentilerini karşılayacak bir sonuç çıkmayacağı kanaatindeyim.
Neden?
Çünkü ABD'nin asıl amacı birkaç yıldır binlerce TIR silah yardımı yapıp, düzenli ordu haline getirmeye çalıştığı PYD'nin varlığını korumaktır. Bunca emek verip yetiştirdiği grupları korumayacaksa bu yatırımı neden yapsın? Öyle değil mi?
Dolayısı ile ABD'nin Büyük Orta Doğu Projesi, aksayan yönleri tamir edildikten sonra yeni düzenlemelerle uygulanmaya devam ediyor. Bu da demektir ki, ABD'nin uzaktaki hedefi şimdi PYD için pazarlıklarda bulunduğu Türkiye'dir. Çünkü Büyük Orta Doğu'nun uzak amacı, PKK-PYD terör örgütünün yıllardır savaştığı Türkiye'den toprak almaktır.
Türkiye en fazla Menbiç'le yetinmek zorunda kalır. En büyük kozu Özgür Suriye Ordusu'dur.
Özgür Suriye Ordusu Arap-Türk karışımı Esad muhalifi güçleri barındırıyor. Türkiye'de yaşayan milyonlarca Suriyeli ise bir kısım Arap aşiretleri ile Türkiye'nin yakınlaşmasında işe yarıyor mu bilmem. Yarıyorsa Türkiye orada bir nüfuz alanı kazanabilir. Hiç olmazsa Suriyeli nüfusa boşuna bakmamış olur. Yok, yaramıyor ve giderek kalıcı hale gelecekse bilin ki gelecekte Türkiye'de bir başka etnik çatışmanın parçası olmaya adaydır.
Sonuç olarak şunu söylemek mümkündür. ABD'nin asıl amacı, İsrail'e uygun bir Suriye toprak düzeni ve siyasal iktidar oluşturmaktır. Bunun için PYD bir araçtır ve bu bağlamda ufukta görülen şey bizi yanıltmıyorsa özerk bir PYD devletidir.
İşte burada 'Türkiye buna izin verir mi' sorusu akla geliyor? Ve ardından benim gibi düşünenlerin zihninde anında bir başka soru beliriyor. Mevcut iktidar ve kadrolarına bu konuda nasıl güvenilir? Böyle bir soru sormamızın nedeni de iktidarın güven vermeyen yaklaşımlarıdır.
Mesela?
Ekonomi.
Ekonomi birçok konuda büyük riskler taşımasına rağmen iktidar, güçlü tedbirleri uygulamaya koymuyor.
Mücadele gücü yüksek bir ülkenin tarım sanayisi, ilaç sanayisi, askerî sanayisi millî olmalıdır. Eti satın al, ilacı satın al, tarım ürünlerini ve düşmana sıkacağın silahı satın almakla millî olamazsın. Askerinin karnını kendi buğdayın, pirincin, mercimeğinle bizzat kendin doyurmalısın.
Daha da kötüsü Suriye'de İsrail ile dolaylı savaş yürütüyorsun, ancak tarımda öz be öz Anadolu tohumunu yasaklayıp İsrail'in hibrit tohumlarını zorla kendi çiftçine ektiriyorsun.
Bu nasıl millîlik?
Keza uğraşa didine askerî sanayi kurmuşuz. Başarılı bir işletme tıkır tıkır çalışıyor. Bir bakıyorsun iktidar sahipleri bu işletmeyi özelleştiriyor.
Kime satıyorsunuz denildiğinde de cevap yok..
Bir diğer önemli konu, basında çıkan haberlere bakılırsa askerî sanayimiz içten içe kaynıyor. Birçok uzman mühendis istifa etmek durumunda kalmış, pek çoğu işten ayrılmış, bir kısmı yurt dışına gidiyor. Yetişmiş kadroları neden harcıyorsunuz diyecek kimse yok.
Bu durumda kime nasıl ve neden güveneceğiz diye sorduktan sonra bağlı olarak haydi Suriye'de mücadele ettik diyelim. Ya bir de Ege ve Kıbrıs karşımıza çıkarsa ne yapacaksınız?