İran’la ilişkilerimizde yeni dönem diyebilir miyiz?
İran Cumhurbaşkanı Hüccetülislâm İbrahim Reisî ve beraberindekilerin Azerbaycan’la ortak baraj açılışı töreninden dönerken bindikleri helikopterin düşmesiyle mi diyelim, düşürülmesiyle mi, hayatlarını yitirmelerinin yankıları sürüyor. Son cenaze töreni dün Meşhed’de yapıldı. Reisî Meşhedli. Doğduğu toprağa gömüldü. “Ayetullah”ın bir alt kademesinden “Hüccetülislâm” olduğu için sanırım, bundan böyle onun mezarı da bir ziyaretgâhtır.
Reisî için biz de bir günlük yas ilân ettik.
Acaba yas ilân etmemizdeki asıl sebep, “İslâmî” idareye duyulan saygıdan mı? (Bu var elbette. Biz de öyle bir yol için “Her yer imam hatip! Hepimiz imamız!” sloganıyla yüzyılın “Maarif Modeli”ni hayata geçirmiyor muyuz?!)
İran petrol ve gaz deposu. Daha ucuz petrol, daha ucuz gaz alırız mı diyor, bizimkiler? Reisî bize böyle bir söz mü vermişti?
Biz Azerbaycan’la iç içeyiz. Tahran yönetimi, üstelik ülkenin en tepesindeki lideri Hamaney bir Türk olduğu hâlde, Azerbaycan’a mesafeliydi. Reisî ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev bir açılış için bir araya geldikten sonra hayatını yitirmesi bizi etkilediği için mi, bu kadar yakınlık?
Humeynî’nin evi
İran’da gördüğüm şu ki; dinî sıfat taşıyanların mütevazılığı. İran’da İnkılâb-ı İslâmî’nın başı Ayetullah Humeynî’nin, 1 Şubat 1979’da İran’a döndükten sonra kaldığı eve girdim.
İran’a davetli gitmiştik. İlk ziyaretimiz Humeynî’nin evi olmuştu. Daha önce yazmıştım:
Ev, Cemeran semtinde... Semt Tahran’ın yanı başında yükselen tepesi karlı dağın eteklerine yamanmış.
Otobüsümüz dar sokaklardan giremeyerek epey aşağıda park etti. Biz köşe başlarını tutmuş muhafızların arasından kıvrımlı dar sokakları geçerek Humeynî’nin evine geldik. Evin hemen aşağısı küçük bir mescit... Buraya Humeynî’nin kalabalık heyetleri kabul ettiği salon demek daha doğru.
İranlıların inançları da süslemeleri de aşırı. Doğrusu Humeynî’nin evinin elden geçirilerek göz kamaştırıcı bir müze hâline getirilmiş olacağını düşünmüştüm. Fakat ev ve mescit ilk hâliyle bırakılmış. Hatta Humeynî’nin sağlığında bazı yerler tamir edilmek istenmiş, ancak inkılâbın lideri buna izin vermemiş. Yarım tamirat da öylece duruyordu.
Humeynî mütevazı yaşamayı tercih etmiş ama 1989’da ölümünden sonra kendisine son derece gösterişli bir anıt mezar yapmışlar.
Mescitte küçük bir balkon ve balkonda demir bir koltuk, koltuk önünde mikrofon. Öylece duruyor. Koltuk üzerine bir yapma çiçek koymuşlar. Mescidin arkasındaki küçücük evin önü boydan boya camlı... Kapıdan avluya doğru iskele gibi 5 metrelik bir çıkıntı var. Humeynî buradan mescide geçiyormuş.
Camlı bölmenin ardında da dörtlü koltuk, bir puf, bir çift terlik... Yandaki sehpada toplam 17 kitap, üç basit kalem... Bir defter... Humeynî’nin müze hâline getirilen evi bu.
Reisî’nin Meşhed’i
Reisî’nin mezara konduğu Meşhed’den de bir kesit aktaracağım:
Meşhed, Tahran’ın 1400 km. daha doğusunda, Türkmenistan sınırına yakın yerde. Bizi oraya uçakla götürdüler. Tarihî şehir önemli bir ziyaretgâh. İran Şiîlerinin mezhebinin adı İmamiyye (Diğer adı da Caferiyye). Ehl-i Beyt’ten gelen 12 İmam büyük önem taşır. Sonuncusu Mehdî’dir ve ahir zamanında ortaya çıkacaktır. Sekizinci İmam Rıza Meşhed’de yatmaktadır. İmam Rıza’nın türbesi son derece gösterişli yapılmıştır. Dış kısmına firuze rengi ve sarı renk hâkimdi. İç kısımları iç içe avlulardan ve avluları çevreleyen çok sayıda salon ve odalardan meydana geliyordu.
Salonlar tamamen kristaller ve aynalarla süslenmişti. Hac zamanının dışında Mekke’ye gittim, Kâbe bile bu kadar kalabalık olmuyordu. İmam Rıza’nın yattığı mekân, atası Hz. Peygamber’in kabriyle asla kıyaslanamazdı. Ravza-i Mutaharra’da süslemeye yer verilmiyordu.
Biz gitmeden birkaç ay önce bu türbede büyük bir patlama olmuştu. Patlamada hayatlarını yitirenlerin sayısı bilinmiyor; kimi 28, kimi 72 diyordu. Ölenlerin eşyası bir köşede sergilenmişti. Ölenlerin bazısının kanlı parası, bazısının hâlâ çalışan saati insana hüzün veriyordu. Siyasî husumetin cezasını masum insanlar çekmemeli.
Gerek Tahran’da gerekse diğer şehirlerde İranlıları pek sıkıntı içinde görmedim. Meşhed’in iki sıra upuzun kapalı çarşısını gezdik... Ne ararsan vardı.
***
Reisî’nin vefatından sonra İran’la ilişkilerimiz yeni bir evreye girer mi? Bunu zaman gösterecek.