‘İrade terbiyesi’ üzerinde hiç düşündük mü?
“İrade terbiyesi nedir?” sorusunun cevabını arayacağız. Cevap şu zamanda çok gerekli.
Jules Payot’un “İrade terbiyesi” kitabı dünyaca meşhur. Türkçeye Prof. Dr. İsmail Yakıt dipnot ve açıklamalar ekleyerek Fransızca aslından tam metin çevirdi. (Ötüken Neşriyat, 245 s.)
Jules Payot, Fransız. 1859 doğumlu. Pedagog, filozof ve akademisyen. 1940’ta vefat ediyor. 1907 yılında Fransa Millî Eğitimi’nin ilk laik programını yapan kişi. Aynı yıl Chambéry Akademileri ve Aix-en Marseille Üniversitesi’nin rektörlüğüne getiriliyor. Jules Payot, Fransa millî eğitim ve öğretimi için kitapları ve raporları da var.
Jules Payot’un en meşhur eseri “İrade Terbiyesi”dir.
Katoliklerin dinî merkezi Vatikan, Jules Payot’un iki kitabını yasaklar. Bu yasaklanan kitaplardan biri “Okulda Ahlâk Eğitimi” kitabıdır. Onun iki kitabı dâhil yasaklanan kitap sayısı 13’tür. Vatikan 14 Eylül 1909’da bu kitapları çocuklarına okutturan, kullandıran ebeveynlere vaftiz, nikâh, kilise ayinlerine iştirak, günah çıkartma ve cenaze merasimi gibi her türlü dinî hizmet verilmesinin reddine karar veriyor. Yasak 1948’de Papa XII. Pius’un kararıyla kaldırılıyor.
“İrade terbiyesi”nin “İçindekiler”ine göz atacağız:
Birinci Kitap: Konuya Giriş: Mücadele Edilecek Kötülük: Öğrencilerde ve Zihin İşçilerinde İrade Zayıflığının Farklı Formları / Takip Edilecek Hedef / İrade Terbiyesiyle İlgili Cesaret Kırıcı ve Yanlış Teorilerin Reddi
İkinci Kitap: İradenin Psikolojisi: Fikirlerin İrade İçindeki Rolünün İncelenmesi / Duygusal Durumların İrade İçindeki Rolünün İncelenmesi / Aklın Hükümranlığı
Üçüncü Kitap: İç Yollar: Derin Düşünme: Derin Düşünme Nedir ve Nasıl Yapılır? / İrade Terbiyesinde Eylemin Rolü / Öğrencide İrade Terbiyesi Açısından Beden Sağlığının Yeri / Genel Bir Bakış
Dördüncü Kitap: Özel Derin Düşünmeler: Mücadele Edilecek Düşmanlar: Belirsiz Duygusallık ve Şehvet / Mücadele Edilecek Düşmanlar: Arkadaşlar, İlişkiler vs. / Mücadele Edilecek Düşmanlar: Tembellerin Safsataları / Çalışma Şevki
Beşinci Kitap: Çevremizdeki Kaynaklar: Kamuoyu, Öğretmenler vs. / “Büyük Ölülerin” Etkisi /Sonuç
***
Kitabın mütercimi Prof. Dr. İsmail Yakıt, doktorasını Fransa’da yaptı. Ve Jules Payot’un kitabını orada buldu. Kitabı A.Ü. İlâhiyat Fakültesi’nde öğrenciyken nasıl öğrendiğini anlatır:
“Sanıyorum 1971 yılında merhum Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil’in (1893-1967) meşhur ‘Gençlerle Başbaşa’ kitabını dikkatli ve çizerek okumuştum. Cidden çok etkileyici ve yönlendirici bir kitap olduğunu gördüm. Bu kitabın önsözünde kendisinin Fransa’da öğrenci olduğu dönemde çok etkilendiği ve keşke daha önce okusaydım dediği bir kitaptan bahseder. Başgil aynen şöyle demektedir:
‘Mösyö Girard bize bir kitap tavsiye etti ve mutlaka okumamızı söyledi. Bu, Aix-Marseille Üniversitesi Rektörü Jules Payot’nun (1859-1940) ‘l’Education de la Volonté’ (İrade Terbiyesi) adlı kitabıydı. Ertesi gün şehre inerek kitabı aldım, ihtiyar bir meşenin dibine oturarak İrade Terbiyesi’ni okumaya koyuldum. Okudukça içimde tahassür ve nedametle karışık müphem bir acı duymaya başladım. Kendi kendime, ah bu kitap on sekiz, yirmi yaşlarımdayken elime geçmeliydi diyor ve geciktiğim için üzülüyordum.’”
İsmail Yakıt kitabı, 1978 yılında, uzun aramalardan sonra Fransa’da bir sahafın tozlu raflarında bulur.
Jules Payot, İrade Terbiyesi’nin sonuç bölümünde “din”e dikkati çeker:
“İnsanî yöntemler üçe indirgenebilir. Birincisi otoritenin gücüdür: Ölmüş dâhi adamların otoritesi, piskoposların, papazların, ilahiyatçıların vb. otoritesi ve hatta imanın emrine, hapis, işkence, odun ateşinde yakma cezaları koyan sivil otorite. Günümüzde oldukça azalmış olan bu güce kamuoyunun bütün ağırlığı da ekleniyordu: İnananların inanmayanlara karşı hakaretamiz davranışları, kin, aşağılama. Nihayet, dinî eğitim küçük yaştan itibaren çocuğu yoğurur, çok çeşitli biçimdeki tekrarlar, sözlü eğitimler, okumalar, kamusal törenler, vaazlar vs. dinî duyguları ruhunun en derinlerine yerleştirir.
Peki, biz bu üç güce Kilise’den de daha yüksek düzeyde sahip olamaz mıyız? Kendini mükemmelleştirmenin bu hedefi üzerine her düzeyden düşünürler arasında bir fikir birliği yok mudur? Dinî doğmalarda olduğu gibi burada da olası görüş ayrılıkları söz konusu mudur? Bizler de çocukların eğitimlerinden sorumlu değil miyiz? Eğer yöntemlerimiz birbiriyle tutarlı, hepimiz izlenecek amacın bilincinde olursak gücümüz muazzam bir hâle gelmez mi? Çocuğun ruhunu istediğimiz biçimde yoğuramaz mıyız? Kamuoyuna gelince, onu dönüştürmek eğitimin işi değil midir?” (s. 242)
Yeni “Maarif Modeli”nin tartışıldığı (dayatıldığı mı desem!) şu zamanda irade terbiyesinin üzerinde de düşünmek gerekmez mi?