İnşallah batağa saplanmayız
Yeni yıla büyük gailelerle giriyoruz. İçimizde birlik yok. Devleti yönetenler muhalefetle inatlaşıyorlar.
Hâlbuki savaşın içindeyiz. Önce ağzına geleni söyle; "Ne yapacağımı sana mı soracağım." de, sonra muhalefeti dolaş, bilgi ver. Sonra gazetecileri akıl almayacak isnatlarla hapsettir... Zanla tutuklat, zanla işinden at; sonra aklansın; ama, hayır sen işine dönemezsin, de! Hâkimlikten atılmıştır; bari avukatlık yapsın. Yok avukat da olamazsın! Hademelik işi dahi olsun ver, onu da verme; açlıktan öl! de...
Hâl böyle olunca millî birlikten, dayanışmadan, tek bayraktan, tek vatandan... -neydi, iki tane daha vardı- sayıp durmanın bir önemi kalmıyor.
Ne olursa olsun, olurundan bakalım; birbirimizden şüphe etmeyelim, sadece benim adamım, demeyelim. Türlü türlü insan yaşıyor. Bir evde kardeşler bile birbiriyle ne kadar uyumlu?
Burada sürekli adalet, dedik. Sürekli kin gütmeyin, kabilecilik etmeyin, Cahiliye Dönemi'ne dönmeyin, dedik. Yazdıklarımı sıralasam taa Beştepe'ye yol olur!
TBMM'de, Libya'ya asker göndermek için izin tezkeresi görüşülecek.
Türkiye bir hamle yapsa, dost bildiklerimiz, çıkar ilişkisi içinde olduklarımız da karşımızda durur. Biz iç tesanütü sağlayamadıktan sonra dışarının tavrına ne diyebiliriz? Önce dönüp kendimize bakmalıyız.
"Libya'da ne işimiz var?" sorusunun cevabını nasıl vereceksiniz? Hadi gittik, ya bütün dünya üzerimize çullanır, elimizdekinden de olursak?
İş nereye varır biliyor musunuz? Revel Mülâkatı'na.
Revel, Estonya'nın başşehri Tallin'in eski adı. Baltık kıyısında. İngiltere Kralı VII. Edward ile Rusya Çarı II. Nikola, burada buluşmuşlar, 9-10 Haziran 1908'de Osmanlı ülkesini parçalama hesabı yapmışlardır. Osmanlı'nın çöküşünü hızlandıran bu buluşmadır.
İttihat ve Terakkî'ye yüklenen muhteremlerimiz, İttihatçıların olmadığı döneme, 1878 Berlin Antlaşması'na doğru bir gitsinler, Abdülhamîd-i Sânî, neye imza atmış bir görsünler. Bunun neticesi elbette Revel Görüşmesi olacaktı ve elbette bunun neticesi, İttihat ve Terakkî'nin bir "millî mücadele" başlatması olacaktı.
Devlet erkânından kaçı Berlin Antlaşması'nın bizden ne götürdüğünü idrak etmiştir? Kaçı Revel Mülakâtı'nın nelere yol açtığını aklına getirmiştir?
Ben de ne diyorum! Revel Mülâkatı'ndan haberleri var mı ki?... Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti Manastır Merkezi'nin yayınladığı beyannameden ise hiç söz etmeyeyim. (Devlet erkânına ipucu: Bizim Enver Paşa ve Dönemi kitabımıza bakabilirler.)
Şimdi her yerde gördüğümüz Amerika'nın tarihteki karşılığı İngiltere'dir. "Güneş Batmayan Ülke" idi İngiltere. Emperyal kolları dünyayı çerçevelemişti.
Geçmişte VII. Edward ile II. Nikola, kadeh tokuştururken, zamanımızda Trump ile Putin'in kadeh tokuşturmayacağını kim iddia edebilir?
Ortadoğu'yu bölüşüyorlar işte... Suriye'nin bir ucunu ABD çekiştiriyor, bir ucunu Rusya ve ikisi de bize karşı bir noktada birleşiyor.
Ya Libya? Bakmayın siz ABD'nin Millî Trablus Hükûmet'ini desteklediğine. Diğer tarafta küçük kankaları Mısır diktatörü, BAE despotları, Suudî Hanedanı, Hafter'e her türlü desteği sağlıyor. Rusya, kan emici çapulcuları Hafter'in koltuk değneği.
Esip gürlemeyle olacak iş değil. Çıkış yolunu nasıl buluruz? Bilemiyorum.