‘İngilizlerin elinde esirdir!’
Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’in, “Millî Görüş”ten gelen “saplantılı” fikirle son Osmanlı padişahı Vahdettin’in mekteplerde hain olmadığının anlatılmasını talep eden konuşması hâlâ tartışılıyor.
İnsanlarımız tarihiyle barışık olsun ama gerçekler de gizlenmesin. Mustafa Kemal ve arkadaşları Millî Mücadele vermemişler, Vahdettin’e isyan edip iktidarı ele geçirmişler havası estiriliyor. Türk’ün ölüm fermanı Sevr’in, 63’lüklerden biri tarafından aslında uygulanmayacak bir metin olduğu bile iddia edilmiştir! Endişemiz şu: Vahdettin “tertemiz” denirken, karşısında Millî Mücadele başlatanlar ister istemez “şüpheli” durumuna düşeceklerdir. Vahdettin temize çıktıktan ve hatta Millî Mücadele’nin asıl kahramanının Vahdettin olduğu ilân edildikten (Çünkü M. Kemal padişah tarafından Anadolu’ya gönderilmişti!) sonra, ileri adım gelecek: “Hilafet Osmanlı sülâlesinin hakkıdır; bu sülâleden en yaşlı kişiye hak tevdi edilmelidir. Veya devleti yöneten “halife” sıfatını taşımalıdır!”
Emaresi mi? İlk Osmanlı halifesi Yavuz’un adının 3. İstanbul Boğaz köprüsüne verilmesi!
Millî Mücadeleyi destekleyen Yozgat Müftüsü Mehmet Hulusi (Akyol) Efendi’den (1888-1964) dün bahsetmiştim.
Müftü Efendi, S. Burhanettin Kapusuzoğlu’nun “Seferberlik Mahşeri” (2012) kitabında yazdığına göre, Yozgat Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin de kurucu başkanıdır. Aynı zamanda, İngilizlerin kontrolünde İstanbul’da Şeyhülislâm Dürrîzâde’nin Kuvâ-yı Milliye’ye eşkıya diyen fetvasına karşı Anadolu ulemâsının fetvasına da imza atmıştır. Mehmet Hulusî’nin 1930’da, Menemen hâdiselerinden sonra tevkif edilen Erbilli Şeyh Mehmet Es’ad Efendi’nin de müridi olduğunu hatırlatayım.
Vahdettinciler, Mustafa Kemal’i kötülemek için “din”i öne çıkarırlar. Vatanın elden gittiğini gören din ulemâsı da Millî Mücadeleye katılmıştır. O dönemde, “Halife” sıfatını da taşıyan bir padişah varken ulemânın, Millî Mücadele safında yer alması öyle kolay değildir. Mehmet Hulûsi Efendi’nin, Yozgat’ta ilk Meclis’e vekil gönderilmek için Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nde yapılan toplantıda Vahdettin için söyledikleri birilerini uyandırmalıdır.
Sonra isyan edecek olan Çapanoğlu’nun önde gelen iki ismi Edip ve Celâl Beyler de bu cemiyetin üyesidirler. Cemiyette yapılan toplantıda, Edip ve Celâl Beyler seçimin Kanun-i Esasî’ye göre padişahın haklarından olduğunu, böyle bir şey yapıldığı takdirde bunun “hurûç alassultan” (ayaklanma) manasına geleceğini, bunun için seçim yapılmasına karşı olduklarını söylerler. Müftü Mehmet Hulûsi Efendi ise, “Padişahımız İngilizlerin elinde esirdir. Ferit Paşa ve hükûmeti ise ne yaptığını bilmiyor” diyerek Çapanoğullarına cesaretle karşı çıkar. (Ahmet Yaşar Ocak, “Millî Mücadelede Çapanoğlu İsyanı, Türk Kültürü Araştırmaları, VII, VIIII, IX, X, 1970/1973)
AKP yönetiminin saltanata muhabbeti, sultanlığın adetâ dinin bir rüknü hâline getirilmesindendir. Başka belgeler de vereceğim!