İnatlaşma mı uzlaşma mı?
Kanal İstanbul Projesi, adeta Türkiye gündeminin temcit pilavı haline geldi. Gerçekleştirilmesi oldukça güç görülen ve gerçekleştirilecekse hangi parayla nasıl yapılacağı, uluslararası hukuktaki statüsünün ne olacağı meçhul bu proje ısıtılıp ısıtılıp önümüze konuluyor. Üstelik inatla!
Meselenin inada bindirildiği, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından bizzat dile getirilmişti ki geçtiğimiz hafta şu sözlerle bu inatlaşma itirafı yinelendi:
"Engellemeye çalışıyorlar ya… Onlara rağmen Kanal İstanbul'u yapacağız. İnadına yapacağız!"
O halde, meseleye bir de şöyle bakalım:
İnada bindirilen konu ne? İstanbul'a yapılması planlanan, ancak uluslararası alandaki önemi, yapım maliyeti ve ekosisteme etkisi açısından tüm Türkiye'yi ilgilendiren bir kanal projesi.
İnatlaşılan kim? Projenin faydadan çok zarar getireceğini söyleyen bilim insanlarına kulak veren vatandaşlar.
İnatlaşan kim? Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı.
Peki bir Cumhurbaşkanı, ülkesinin vatandaşları ile inatlaşır mı?
Daha da önemlisi, inatlaşma siyasetiyle ülke yönetilir mi?
Demokrasi ve uzlaşma siyaseti
Demokratik kültürde katılımcılık, çoğulculuk, çokseslilik ve uzlaşma büyük önem arz eder.
Bu açıdan devlet yönetiminde alınan kararların farklı grup ve çevrelerin düşünceleri dikkate alınarak şekillenmesi demokrasinin gereğidir.
"Ben karar verdim, uygulanacak", "Ben istiyorum, yapılacak" şeklindeki bir yaklaşım veyahut oy elde etme amacıyla her şeyi mubah gören anlayış, demokratik kültürle çakışır.
Malumunuz, güçler ayrılığı ilkesi temelinde vuku bulan demokrasilerde, egemenliğin çeşitli fonksiyonel kurumlar arasında paylaşılması, uzlaşı ortamının oluşmasını sağlar.
Gereken uzlaşının sağlanması da kimi zaman kararların alınma sürecini yavaşlatır ancak bu, kararın alınması için lazım olan tartışmaya, bilgilenmeye ve araştırmaya fırsat yaratır.
Özetle, güçler ayrılığı ilkesi doğrultusunda farklı güçlerin birbirini denetleyerek karar alma sürecini uzattığı, meseleyi -bilimsel, hukuki, siyasi yönden- tartışmaya açtığı, bu tartışma ortamında her türlü fikrin dinlenildiği, değerlendirildiği ve sonucunda çoğulculuk ve katılımcılıkla birlikle uzlaşmanın sağlandığı yerde demokrasiden söz edilir.
Anayasal çerçevede hızlı alınması elzem olan kararlar haricinde, devlet yönetiminde, akıl ve bilimin ışığında soğukkanlılıkla karar alınır.
İnatlaşma siyaseti
Hiçbir karar ve bu kararın altında yatan siyaset anlayışı inatlaşma üzerine, akla ve bilime rağmen, halka karşı durularak alınamaz.
Yönetimin ortaya koyduğu felsefenin halkın iradesine dayanması gerekir.
Ülkeyi yönetenler, muhalefetle, üniversitelerle, mahkemelerle, halkla inatlaşmaz, kavga etmez.
Ülke, uzlaşılarak yönetilir. Uzlaşmaya ışık tutacak olan ise akıl ve bilimdir; bu ışık doğrultusunda ülkeye yararlı olacağına inanılan kararlar alınır.
Bilim insanları, Kanal İstanbul Projesi'nin ekolojiyi tahrip edeceği, su canlılarının bir kısmını yok edeceği, yeni rant alanları açacağı, toplumsal yapıyı değiştireceği, Montrö Sözleşmesi'ni gündeme getireceği hususunda iktidarı uyarıyorken yapılacak bir inatlaşma, bu yüzyılda bilime kafa tutmak anlamına gelir ki, dilerim, bu inatlaşmanın galibi bilim olur.