İlâhiyatçıların vebali ağır
Bazı ilâhiyatçıların Ak Parti’nin fetvacısı olması, insanlarımızı “Din, bu olamaz!” isyanına getirmiştir. Başı çekenler Prof. Dr. Hayrettin Karaman, çoğu bu zatın talebesi 110 ilâhiyatçı akademisyen ve tabiî Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez ve etrafı...
İslâm adına soyguna, yolsuzluğa, rüşvete, nüfuz ticaretine dolaydan da olsa fetva verilebilir mi? Hırsızlıklar görmezden gelinerek, “kardeşlik” ten dem vurulabilir mi? Korkarım bunlar Cumhurbaşkanlığı seçiminde de ortaya çıkacaklar; yolsuzluk, rüşvet, nüfuz ticaretinin ortasındaki kişi için fetva üzerine fetva vereceklerdir.
Gerçek ilim sahibi ilâhiyatçılar, Kur’ân ve Sünnet’e dayanarak dinin asıl manasını ortaya koymalı; bu 110 ilahiyatçının kişiye özel “din” yorumlarını teşhir etmelidirler.
Şimdi bir ilâhiyatçı çıktı, üstelik Diyanet’te vazifeli. Mektubunu az kısaltarak veriyorum:
“Son zamanlarda, ülkemizde yaşanan olaylar, toplumun basiret bağlanmasıyla da izah edilebilir. Bundan ilâhiyatçılar da müstesna değildir.
Arslan Bey, helâl lokma, İmam Gazzalî merhuma göre çok önemli ki haram vücut kimyasını bozmaktadır, yani insan normal dışılığa yönelmektedir. Bunun için peygamberler, kimseden para, pul almamış, miras bırakmamıştır.
Âkil isimli kişi, Hz. Ali Efendimizin üvey kardeşidir. Hz. Ali halife iken beytülmalden istekleri olmuş, ama Halife kamu hakkı diyerek vermemiştir. Bu defa Âkil, Şam Valisine gider, ondan ister. Şam Valisi fazla fazla verir. Ne alan, ’Bunu nereden, neye göre veriyorsun’diye merak eder, ne de veren korku duyar. Gün gelir, Âkil, bir harpte, Şam Valisinin tarafında cenk eder, karşı tarafta ise, Halife Hz. Ali, yani üvey kardeşi, yani babasının oğlu...
Şam Valisinin dolum dolum dağıttığı dönemlerde, ‘Niye böyle yapıyorsun’ diye soran bir kişiye, ‘Daha fazlasını elde etmek için dağıtıyorum’ sözü size bir şey çağrıştırıyor mu?!
İslâm, Yüce Allah’ın başkasının olmayacağını açıkladığı, ’Mükemmelleştirdim’dediği din. Ama müntesiplerine bakıldığında, iptidaîlik, cehalet, vahşet görülmüyor mu?
Bahsettiğiniz 110 ilâhiyatçı da bütünün parçası. Malûm, parça bütünün özelliğini taşır. Onun için tıpkı H. Karaman gibi, bunlar otorite ve hakikî Müslüman falan, öyle bir şey olamaz. Bilgi olarak şeytan, insanlardan fazlasına sahiptir, din diyanet alanında da, ama şeytan bilmenin gereğinde uzaklaşmıştır, onun için unvanlı falan diyerek kimseyi büyütmeyin... ’Kocakarı imanı’diye literatüre yerleşmiş ifade önemlidir.
Halkımız ‘kocakarı imanı’na sahiptir; önder gördüğü 110 ilâhiyatçı, H. Karaman ve saireye tâbi olduğu için yolunu ikinci defa şaşırmaktadır. İlki halkın da helâli arama noktasında isteksiz, yetersiz olmasıdır. Hz. Peygamber Efendimiz müminlerin annesi Hz. Ayşe’ye İfk olayında, şimdikilerin yaptığı gibi sağa sola insanları sürmedi, cezalandırmadı, Yüce Mevlâ’dan âyet bekledi. Namusuna uzanan durumu temkinle karşıladı, soğukkanlılığını bırakmadı, eşi belki alınmış bile olsa, Yüce Allah’a sığındı; ta ki HAK ortaya çıksın. Ya şimdi? ‘Komplo, iftira!’ diyorlar. Savcılarının TBMM’ye kadar getirdiği evrakı peşin peşin inkâr ediyorlar! Akıl tutulması, basiret bağlanması işte bu!” (İsim mahfuz).