İktidarın tükenmişlik buhranı
İçinde bulunduğumuz siyasal süreçte her şey yolunda ilerlemiyor. Türkiye, ekonomik olarak ağır bunalımlara doğru sürüklenirken, siyaset olarak da birçok açmazla karşı karşıya bırakılmış durumdayız.
Mevcut vaziyetimiz kısaca şöyle:
1- Türkiye''de siyasi ahlak çökmüş durumda. Zaten yerli yerinde değildi, şimdi tam çöktü.
Ahlak deyince halkımız, daha çok çıplaklığı anlıyor. Öyle değil. Ahlak, insan kişisinin karakterini oluşturan ve değerlerden beslenen temel davranış kalıplarıdır. Bunlar iyi ve doğru olarak kabul görür.
İçinde bulunduğumuz süreçte siyaset, toplumsal değerleri de dini değerleri de hiç önemsemiyor. Kısacası ahlakın kaynağı önemsizleşmiş durumda.
Dini değerleri önemseyen biri yalan söylemez. Halkı kandırmaz. Millî değerleri önemseyen birisi töreye (örfe) uygun davranır. Hiç bir halk, kendisine yalan söylenmesini iyi ve doğru kabul etmez.
2-Mevcut siyasi iktidar siyasal gündem yaratamıyor. Bunun yerine etkileşim ve üstünlük muhalefete geçti.
Muhalefetin söylemleri tartışılırken, iktidardakiler hakarete başladılar. Yeni fikir ve söylemlerle değil, hakaret yoluyla gündem olmayı başardılar.
Herkes şu anda ne konuşuyor?
"Sürtük" lafını konuşuyor.
İşte iktidarın siyaset üretmede dibe vurduğunun göstergesi budur.
3-İktidar küfürden beslenmeye başladı. Bunun anlamı şudur: Toplumu ikna edecek, peşinden sürükleyecek politika üretemiyor.
Yani, son sözünü söyledi.
Topluma vereceği hiçbir şey kalmadı.
Ne demek bu?
Tükenmişlik demek.
4-Yalan devletin en tepesinden dillendirilir oldu. Kaç yıldır, bir türlü gösteremedikleri caminin içinde içki içme görüntüleri hâlâ ortada yok.
"Yalanla payidar olunmaz" diye bir söz var. Yalanla kim başarılı oldu?
Gerçi propaganda teknikleri dikkate alınırsa yalanın etkili olduğu tarihsel olaylar yaşanmadı değil.
Özellikle kara propaganda ile halk büyük yalana inandırılırsa yönetenlerin siyasetini destekleyebilir. Nitekim iktidarın ürettiği yalana inanan yok değil. Katı taraftar mantığı insanı aptallaştırır. Ancak büyük kitleleri ikna edemez. Önemli olan da budur.
5-Siyasi namus, anlamına uygun çalıştırılmıyor. Namus, sanıldığı gibi iffet demek değildir. Namus kavramının kadının cinselliği ile doğrudan ilgisi yoktur. Namus, ahlaka uygun, dürüst, şerefli davranmaktır. Erdemdir.
Başka iktidar siyaseti olmak üzere, namus yeminini ayaklar altına aldı.
İşte bakın Yunanlılar, Türk adalarını tek tek işgal ediyor iktidar ve ortaklarından tek ses yok.
TÜİK enflasyon rakamları açıklıyor, kimse inanmıyor.
Güvenmiyor.
Hani namuslu olacaktık?
Halkı kandırmayacaktık?
İsveç ve Finlandiya, PKK terörüne yeni destek vermiyor. 20 yıldır susmuşlar; şimdi gelmiş tepki veriyorlar.
Versinler.
Tamam.
Lakin muhalefeti niye suçluyorlar?
Hani dürüst olacaktık?
Hani ahlakımız?
Dürüstlük, ahlakın ön koşuludur. Ahlak da şerefli, onurlu ve namuslu olmanın ön koşuludur.
Daha dün çok yeni.
Adalet bakan yardımcılığına Anayasa Mahkemesi kararlarına uymamakla tanınan biri atandı.
Hani hukukun üstünlüğü?
Hani anayasal düzen ve anayasal hâkimiyet.
Kısacası siyasi ahlak hani?
Yok!
6-İktidarrın yakın çevresi, yazar çizer takımı verbalizme (laf salatasına) sarıldı.
Önüne geleni Fetöcülük ve Kandil üzerinden eleştirirken tekrara düştü ve artık inandırıcı olamıyor.
Kaldı ki, savundukları iktidar, her kim Fetöcü önderle fotoğraf çektirmişse onu devletin tepesinde bir göreve atıyor. Kimini bakan yapıyor, kimini büyükelçi.
Güya ahlaktan bahsediyorlar ama kendilerinin ahlakla alakası yok. Onu da bırakın bir de dindarım diye geçiniyorlar lakin dinin yüce değerlerinden olan adalete, ahlaka, doğruluk ve dürüstlüğü milim değer vermiyorlar.
Hele bir RTÜK var ki namus ve ahlakı amuda kaldırmış durumda.
Devriniz bitiyor. Bitince çürümüşlük de bitecek.