İktidardakiler! Siz helâlleşebilecek misiniz?
Her gün dehşet haberleri...
-İstanbul-Ataşehir''de aklî dengesi yerinde olmadığı öne sürülen 27 yaşındaki Can Göktuğ Boz''un samuray kılıçlı saldırısında ağır yaralanan 28 yaşındaki Başak Cengiz kurtarılamadı. Başak Cengiz 6 ay önce nişanlanmıştı. Hayatını kadına yönelik şiddetle mücadeleye adayacaktı. Hiç tanımadığı bir cani sokak ortasında katletti.
-Mersin''in Gülnar ilçesinde Yörük ailenin 2,5 yaşındaki kızı Müslüme, çadırlarının önünde bisikletiyle oynarken kayboldu. Aramanın 10''uncu gününde acı haber geldi. Küçük kızın kaybolduğu yerden 7 km. ötede cansız bedeni bulundu.
-Kocaeli''de Afgan uyruklu A.M.''nin takip edip cinsel istismarda bulunmaya çalıştığı, direnince başına taşla vurarak ağır yaraladığı Ayşegül Aydın, 12 Temmuz''dan bu yana tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti.
Yüreğiniz cayır cayır yanmıyor mu? Geriye doğru gittiğimizde nice katl haberi ve en çok kadın cinsi.
Can Göktuğ Boz''un annesi avukatmış. Oğlunun davasına girmekten vazgeçmiş. Uzun bir açıklaması var. Parçalanmış ailenin tek çocuğu. Çocuk babada kalıyor. Anne görüşmek için çırpınıyor. Baba izin vermiyor. Çocuk hangisine başını çevirse, içinde bir sızı. Denge gidiyor. Elbette Can Göktuğ''un psikolojik yapısı da değişik olaylarda etkilenmeye müsait. Eline kılıcı alıp sokağa çıkmanın başka bir izahı yoktur. Kadını güçsüz gördüğü için öldürdüğüne dair sözleri var.
Ailelerin tek meselesi vardır: Çocuklarını korumak. Her ne durumda olursa olsun, minik yavrular gözlerinin önünde olmalı. Ama olmuyor işte. Bir an dalgınlık. Bir bakıyorsunuz çocuk yok. Ya kaçırılmış ya oynarken kaybolmuş.
Ağrı''da katledilen dört yaşındaki Leyla günlerce konuşulmadı mı? 18 gün sonra cesedi bulundu. Allah kahretsin! Cani, iğrenç emellerine âlet etmiş.
12 Temmuz''da bir Afganistanlının saldırısına uğrayan Ayşegül hayatta kalma mücadelesini beş ay sonra kaybetti.
Daha önce karşılaştığım akıl almaz durumdan bahsetmiştim.
"Kaçaklar yurdu! Delilli ispatlı!" (Yeniçağ, 28 Haziran 2919) yazımdan:
"[Edirne''den dönüşte] İstanbul girişinde polis durduruyor. Kimlikler isteniyor. Önceki dört yolcu veriyor ama sonradan binen üç kişide kimlik yok! Aşağı indiriyorlar. Çantaları da yanlarında karakola çekiyorlar. Meğer o çocuklar Afganlı kaçaklarmış. Güzel Türkçe konuşuyorlardı. Şoför, arkadaşa, ''Çantalarında kaçak bir şey yoksa, uyuşturucu madde yoksa serbest bırakılırlar'' demiş. Afganlılar dönüp gelmişler. O sıra şoförü, bir polis şefi çağırmış. ''Bir daha kaçak yakalarsam, seni kaçakçılıktan içeri alırım.'' demiş. Arkadaş bir türlü akıl erdiremiyor... Kaçak oldukları biline biline, kendilerini tanıtacak hiçbir kimlikleri olmadığı hâlde, o üç Afganlı nasıl serbest bırakılır?"
Başka şahıs gibi anlattım. O arabadaki şahit benim. Yazının sonunda belirtiyorum.
Ekranları açıyorsunuz, onlarca suç kaydından bahsedilenler yakalanıyor. Her bir suçtan bir sene yatsa, dışarı çıkamaz ama, bilmem kaç suç kaydı olduğu hâlde, dışarıda geziyor!
Eziyet, öldürme, tecavüz, hırsızlık... İstenmeyen bütün suçlar her dönemde var; ancak, son yıllarda öyle bir katladı ki... Daha öte bozulma nasıl olur bilmiyorum!
İktidardakiler, kendilerini sorgulamaları gerekir: "Neden bizim dönemimizde akla hayale gelmedik suçlar işleniyor? Bütün yurda imam hatipler, Kur''ân kursları açıyoruz, ahlâk telkin etsinler diye tarikatları, cemaatleri Millî Eğitim''e sokuyoruz. Başımıza gelenlere bakın! Nerede yanlış yaptık?"
Ey muktedirler! Helâlleşebilecek misiniz?!