İkinci Habur Komedisi: Kemal Burkay Vak’ası
PKK’lılar, Abdullah Öcalan’ın emriyle, üzerlerinde PKK üniformaları olduğu hâlde Habur Sınır kapısından törenle girmişlerdi. Çadır mahkemesi kurulmuş, adamlar “Biz PeKeKe’liyiz” dedikçe, mahkemenin muhterem başkanı “Yok yok... Siz PKK’lı değilsinizdir.” dedi, onlar inatla “PeKeKe’liyiz” deyip durdular. Mahkeme başkanı kan ter içinde kaldı ama militanlar sözlerinden dönmediler.
Mahkeme düzeninde bir ayrıntı: Bir devlet dairesinde neler olur? Masa sandalye dışında mutlaka Mustafa Kemal’in resmi, Türk bayrağı gibi şeyler. Bir muhterem yetkili mahkeme salonu hazırlanırken bakmış ki Atatürk’ün resmi, Türk bayrağı falan asılı... “Kaldıralım bunları... PKK’lılar rahatsız olur. Açılım sekteye uğramasın!”
Bu sözler basın-yayın organlarında kaç defa çıktı; bir kişi çıkıp yalanlamadı.
“Açılım” dedikleri garabetin özü budur.
İkinci komedi: Atatürk Hava Limanındaki karşılama... İstanbul Vali Yardımcısı elinde bir demet çiçek, Kemal Burkay’a Kürtçe mi, Zazaca mı tam bilemedim “Hoş geldiniz” demiş. Kemal Burkay devlet töreniyle karşılanıyor... Kim olduğu yazılıp çizildi; eski illegal Kürdistan Sosyalist Partisi Başkanı.
Recep T. Erdoğan “Dönünüz Kemal Bey” demiş, o da dönmüş.
Başbakan “Dönünüz!” dediğine göre bir misyon yüklemiştir, bunca yılın sosyalist Kemal Burkay’ına!
“Sosyalist PKK açılımı”ndan “sosyalist KSP açılımı”na...
Vatana millete hayırlı uğurlu olsun diyeceğim ama bir vatan kaldı elde; millet gitti. Vatan da delik deşik ama...
***
Avrupa Birliği meselelerine bakan Egemen Bağış ayağına gitti, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ayağına gitti...
Başbakan Recep T. Erdoğan bekleniyor şimdi...
Büyük açılım kurtarıcısı Kemal Burkay Beyefendi, Ankara’yı şereflendirmişler... Kaldığı otelin adresini versin kendilerini ziyaret ederler.
İstanbul’da Egemen ve Ertuğrul Beyler ziyaret ettiğinde, tıpkı Habur’dan farklı bir iş yapıldı. Bakanlarımız ne olur ne olmaz korkusuyla, büyük açılım kurtarıcısı Kemal Burkay Beyefendi’nin kendilerini kabul buyuracakları salona Türk bayrağı asılmamasını hassetsen rica ettiler... “Büyük Açılım Kurtarıcısı”nı ortalarına alıp fotoğraf çektirdiler.
Yanılmıyorsam Kemal Burkay’ın elinde Nâzım Hikmet Ran’ın resmi vardı. N. H. Ran da yurt dışına kaçmıştı ya tıpkı Kemal Burkay gibi... Benzeştiriyorlar. (Bir de bunun ayrıntısına girersem Şakir Keçeli Bey’i kızdırabilirim. Dünkü yazımdan dolayı bana bir mesaj atmış ve soğuk savaş döneminin dilini kullanmakla suçlamıştı. Dünkü gibi yine gerçekleri yazmam için insanı tahrik ediyorlar Şakir Keçeli Bey görüyorsunuz!)
***
Silâh kimdeyse güç ondadır. Öcalan’ın, Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’e bağırıp çağırması boşuna değil... (Hatırlatayım: Osman, silâhlı dönem bitti, gibi bir şey söylemiş, İmralı Konuğu da ağzına geleni saymıştı.)
Hükûmet Kemal Burkay’dan ne bekliyor?
K. Burkay’ın derdi federasyon... PKK bile bu kadarını söylemiyor. Konuşurken hep iki halktan, eşit temellerden bahsediyor. “İki taraf”ın silâh bırakmasını istiyor. (Yani PKK ve devlet taraf oluyor. Büyüklük sende kalsın Ankara! Sen bırak önce PKK silâhı bırakır, demeye getiriyor!)
Recep T. Erdoğan, bu zata bir misyon biçtiği ve onun için kullanacağı belli.
Hiç umutlanmasın... Adamın silâhı yok... Arkasında kitlesi yok... Tek başına bir gariban. Hiçbir şey bekleme olndan.
Kemel Burkay’dan önce nice isimler vardı, Şerafettin Elçi’nin elinde silâh yoktu, Abdülmelik Fırat’ın elinde silâh yoktu, partileri vardı. Şerafettin Elçi sonunda PKK’nın koltuklamasıyla milletvekili seçildi. Bunlarla hiçbir şey yapılamamışken Kemal Burkay’la ne olacak?
Kemal Burkay vak’ası ikinci Habur komedisinden başka bir şey değildir.
Recep Tayyip Bey, biraz da bize kulak verin... Şu insanlar ne istiyorlar, “açılım” a neden karşı çıkıyorlar, bir anlayalım, deyin.
Yeniçağ’da, “Türk Adını Silme Planı” başlıklı yazı dizimi okuyor musunuz? O yazı dizisi en az 10 gün devam eder. Sonuna kadar sabırla okuyunuz. Nereden nereye geldiğinizi, “Türk”ü silmek istedikçe batağa nasıl sürüklendiğimizi göreceksiniz.