İhracatın Darboğazları -1-
Türkiye’nin ihracatında döviz kurunun ihracatı artırıp artırmayacağı sıkça tartışılır. Son dönemde artan döviz kuru ile yine gözler ihracatın artıp artmayacağına döndü. Türkiye’de ihracatın önünde birçok yapısal engel var.
Pazar Çeşitliliği Zayıf
Türkiye’nin ihracatının yüzde 90’ı dört saat uçuş mesafesine yapılıyor. Pazarları çeşitlendirmek için Ticaret Bakanlığı tarafından uzun yıllardır farklı stratejiler ve eylem planları çıkarılsa da, Türk firmalarının halen Sahra-altı Afrika, Latin Amerika, Güney ve Doğu Asya’da esamesi okunmuyor dense yeridir. Türkiye’nin dış ticareti Akdeniz çanağına, Orta Doğu’ya ve BDT’ye sıkışmış durumda. Büyümeye dayalı kapitalist sistemde Türk sermayedarları da yavaş yavaş Batı Afrika’da Senegal, Kamerun ve Nijerya; Doğu Afrika’da Kenya, Güney Afrika’da ise Güney Afrika Cumhuriyetine doğru açılımlar içinde. Güney Asya’da ise Pakistan, Malezya ve Endonezya son dönemde öne çıkan pazarlardan. Bahsettiğimiz pazarlara ilişkin bilgiler ise henüz Türk ihracatçısının gözünde sınırlı.
Gümrük Birliği: Ne Onunla, Ne Onsuz
Türkiye, Avrupa Birliği ile 1995 yılında Gümrük Birliği sürecini başlattı. O günden bugüne Gümrük Birliği, Türkiye içinde çok tartışıldı. Türkiye’nin bu süreçten mevzuatını, ekonomik, sosyal ve çevresel altyapısını dünya standartlarına uyarlaması gibi kazanımları oldu. Bununla birlikte, Avrupa Birliği için ucuz iş gücü, geniş pazar ve daha da önemlisi kirli ve düşük katma değerli sanayilerini göndereceği bir sığınak haline geldi. Türkiye’nin AB’yle olan bu ilişkisi AB’nin serbest ticaret anlaşmaları sürecinde karar alma mekanizmalarının dışında tutulması nedeniyle daha da kronik sorunlar oluşturdu. Önümüzdeki dönemde de bu ilişkide karşılıklı sorunlar derinleşerek sürecek ve Türkiye ekonomisinin bu belirsiz ve kendine özel süreçten herhangi bir kazanımı olup olmayacağı muğlaklığını korumaya devam edecek.
Türkiye’nin İhracat Sofistikasyonu
İhracat sofistikasyonu kısaca senin ürettiğini dünyada ne kadar ülke ürettiğidir. Türkiye’nin ihracat sofistikasyonu zayıf. Millî Gelirden araştırma ve geliştirmeye ayrılan pay gelişmiş ülkelerde %3’ün üstünde iken Türkiye’de %1 bile değil. Ürettiğimiz ürünler genel olarak orta-alt kategoride ürünler. Bu durumun değişmesi için çok kapsamlı eğitim sistemini dönüştürmekten vergi ve teşvik reformuna kadar çok kapsamlı reformlar gerekli. Bu da oldukça uzun, zor bir süreç ve çelikten bir irade gerektiriyor.
Enerji ve Kaynak Fakiriyiz.
Türkiye genel olarak enerji ve kaynak fakiri bir ülke. Enerji maliyetlerimiz yüksek. Madenlerimiz genel olarak sıradan. Ekonomide dört faktör var. Yer, iş gücü, sermaye ve girişimcilik. Yer olarak jeopolitik konum da dense, bu jeopolitik konum askeri anlamda değer ifade etse de, ekonomik anlamda tam olarak öyle değil. Sermayede durum daha da kötü. İlk 500’deki şirketlerin yüzde 70’i yabancı sermayeli. Devletin aşırı baskınlığı girişimciliği sekteye uğratıyor ve herkes başına devlet kuşunun konmasını bekliyor. Türkiye, uluslararası alanda yalnızca ucuz ve ortalama eğitim süresi 8 yıl olan düşük iş gücü kalitesiyle rekabet etmeye çalışıyor.
Türkiye ekonomisinin makro düzeyde para ve maliye politikaları dışında, reel sektör bazında birçok sorunu var. Para politikası tartışmaları içinde bu sorunlara sıra bile gelmiyor. Döviz şu aşamada yükselse de, kısa vadede ihracat artsa da, Türkiye’nin içinde bulunduğu dış ticaret açığı dehlizinden çıkılması zor.
Haftaya sektörler düzeyinde, sonraki hafta ise firmalar düzeyinde ihracatın önündeki dar boğazlara devam edeceğiz.