"İhanet" ve "bedel ödemek"
Yeni bir parti kurulmasına dair pek çok yorum yapabilirsiniz. Hatta yeni oluşumun içinden çıktığı partinin lideri olsanız bile söyleyecek pek çok sözünüz var:
"Yollarımız ayrıldı" diyebilirsiniz, mesela…
Ya da "ayrı düştük", "fikir uyuşmazlığı yaşadık", "politikalarımız farklılaştı"…
Hatta daha kırılgan, belki de küskün bir dille "bizi terk ettiler" demeniz de mümkün…
Ama "bize ihanet ettiler", "hainler" diyebilir misiniz?
Daha ileri gidip, "bunun bir bedeli olacağını" söyleyebilir misiniz?
Bu tarz söylemler siyaset etiğine sığar mı?
Daha da önemlisi demokrasi kültürüne yakışır mı?
Zamanla, siyaset hayatına başlanılan partiden farklı bir yaklaşıma sahip olmak, neden "ihanet" anlamına gelsin ki?
17 yıl önce Refah Partisi'nden ayrılarak AKP'yi kuran Cumhurbaşkanı Erdoğan, merhum Necmettin Erbakan'a ihanet mi etmişti? Ümmeti mi parçalamıştı?
Oysa, Erdoğan, AKP'den ayrılarak yeni parti kurması beklenenler için isim vermeden şu sözleri söyledi:
"Birileri parti kuruyormuş. Hiç bunları kafanıza takmayın. Çok içimizden ayrılıp da parti kuranları gördük. Şu anda sorsam adını sanını bilmezsiniz. Bu iş böyledir çünkü bu tür ihanetlerin içerisinde olanlar, bu işin bedelini de ağır öderler."
Her ne kadar kafanıza takmayın dese de kurulması planlanan yeni partiyi kendisinin kafasına taktığı belli…
Aslında sevinmesini bekleyebilirdik: Ne mutlu ki, hainlikle suçlayacak bir grup daha çıktı!
Malum… Cumhurbaşkanımızın tarzı bu.
"Eyyy"ler, "sana mı soracağım"lar, "haddini bil"ler…
Bu üslupla gelmedi ama bir noktadan sonra bu üslupla iktidarda kalmayı başardı.
Karşısına geçen herkes hain ve karşısına geçmenin bedelini ödemek zorunda.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'e de bu bedel ödetilmek istenmişti:
"Birileri şuan cezaevinde süre dolduruyor. Aynı yola sen de düşebilirsin. Neden? Cumhurbaşkanı'na iftira atamazsın. Hanımefendinin kaçacak deliği de yok. Çünkü o, milletvekili de değil. Onunla hemen hesaplaşacağız. Onun hesabı ağır olacak."
Pek tabi, bu hesap kesiminden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da nasibini almıştı:
"Nerede ülkemiz aleyhine bir iş varsa, CHP orada. Bir saldırı varsa, CHP orada. Nerede Türkiye'yi karalamaya yönelik bir kampanya varsa, CHP orada. Fransa'da sarı yelekliler var, CHP orada. Gezi olaylarında Bay Kemal nerede, o orada. Bu yollara tevessül ettiğiniz zaman, bunun bedelini sizlere çok ağır ödetiriz."
Tabii, dünya devletleri de bu üsluptan nasibini aldı, vatandaş da…
Herhâlde vatandaşına en çok dava açan yönetici bizde.
Eee, böyle düşünce yapısını haiz kimsenin, parti içindeki sorgulamalara hoşgörü ile yaklaşmasını bekleyemezdik, değil mi?
Şimdi gel de anlat bu zihniyete, parti kurmanın "anayasal bir hak" olduğunu…
Gel de anlat tüm bunların sebebinin devletin yönetimini tek bir kişiye vermekten kaynaklandığını…
Tüm bunların neticesinde;
Gel de anlat bu üslubun artık kabul görmediğini…