İdris Bal'ın günahları(!)
Ak Parti’nin Kütahya Milletvekili Prof. Dr. İdris Bal’ı ne zaman parti dışına iteceklerini merakla bekliyordum. “Günahları” (!) o kadar çok ki... İdris Bal, bağımsız düşünüyor, araştırıyor, üretiyor ve bu ürettiklerini rapor hâline getirip parti başkanına sunuyor veya açık açık konuşuyor.
Partisine zarar vermek için bir milletvekili konuşabilir mi? Konuşamayacağına göre, demokratik kuralların işlediği bir sistemde fikrimi de söylerim, zikrimi de, diyor.
İdris Bal’la “PKK açılımı” meselesinde konuşmuştum. Ne yazık ki, ses alıcısının azizliğine uğradım. Konuşması uçup gitmiş. Yazmıştım.
İdris Bal, Abdullah Öcalan-Recep T. Erdoğan müzakereleri/istişareleri üzerine bir rapor hazırlamıştı. Bu gidiş hayra alâmet değil; PKK’nın lehinedir, diyordu. Gazetelerde o zaman okumuşsunuzdur. Kendisine sormuştum: “Raporu Erdoğan’a verdiniz mi?” Vermiş. Sonra: “Ne yaptı? Sizi çağırdı mı?” dedim. Ne çağırmış, ne de konuşmuş. O zaman anladım İdris Bal için iyi şeyler düşünülmediğini. İnsan nezaketen sorar: “Nasıl bu neticeye vardın?” Çünkü, konular Prof. Dr. İdris Bal’ın ihtisası dairesinde.
İdris Bal’ın ihraç edilmek istenmesi siyaset ilmi açısından başlı başına ele alınması gereken bir konudur. Bu örnek bütün partilere teşmil edilebilir; CHP ve MHP dâhil... CHP’de Mustafa Sarıgül’ün Deniz Baykal döneminde ihraç edilmesinin altında yatan asıl sebepler sorgulanabilir.
İdris Bal’ın ipi çekilmiş ama makul sebebin zuhur etmesi bekleniyordu. Bir türlü makul sebep zuhur etmeyince önünü kesmek istediler. Nasıl? Basın-yayın organlarında görünmesini engellediler. İdris Bal diyor ki: “10 yıldır haftada iki-üç defa televizyonlara çıkarken, iki-üç ay içinde bıçak gibi kesildi. Bu hususta talimat olduğunu duydum. Kırıldım, üzüldüm.” Taraf gazetesine konuşan İdris Bal’ın şu sözleri basın-yayın organlarının hükûmet karşısında âcizliğini gösteriyor: “Haberiniz, malûmun ilânıdır. Demokrat hiç kimse, böyle bir uygulamayı tasvip etmez. Bu uygulamadan dolayı kırgınım. Hatta benim uluslararası programlarıma da müdahale edildi.”
Korkudan, gazeteciler İdris Bal’la konuşamıyorlar. Konuşsalar haberleri televizyon kanallarında ve gazetelerde yer bulamıyor.
İdris Bal: “Bizde partiler kurumsallaşmadığı, hazım kapasiteleri ve tahammül gücü olmadığı için bu yanlış algılandı. Neden İngiltere’de parlamenter sistem çalışıyor da, Türkiye’de çalışmıyor? Çünkü partiler kurumsallaşmalı, tahammül ve hazım kapasitesi artmalı, partiler kişi değil kurum, idealler, prensip üzerine kurulmalı.” diyor.
Milletvekilleri hesap içinde olmamalı... Düşündüklerini önce partilerinde diledikleri gibi seslendirmelidirler. Parti yönetimi, milletvekillerini el kaldırıp indiren değil, halk için üreten temsilci olarak görmelidir. TBMM’de yapılan araştırmada, neredeyse milletvekillerinin yarısı kendilerinin fonksiyonsuz kalmasından şikâyetçidirler. Zaten, milletvekili sayısı çok fazla... Turgut Özal, ne hesapsa sayıyı 550’ye çıkarmıştı. Yine soruyorum, keyfiyet mi yoksa kemiyet mi önemli?