İdeolojik saplantı: Sağ-sol
Kemal Kılıdaroğlu, dikkatle takip ediyorum, ısrarla sol-sağ ayırımına girmiyor. Bir programda Armağan Çağlayan daha önce sorulan bir soruyu soruyor: "CHP'nin sağa kaydığı eleştirine katılıyor musunuz?"
Kılıçdaroğlu'nun cevabı:
"Hayır. Sağ sol kavramları 18. yüzyıla ait. 18. yüzyılın kavramlarıyla 21. yüzyılın sorunları çözülmez. Yeni şeyler inşa edemiyorsanız, beklenen başarıyı topluma veremezsiniz. Demokratik yollarla o beyefendiyi [R. T. Erdoğan] oradan indireceğim. Gerçek anlamda sosyal demokratız. Gerçek anlamda Kuvâ-yı Milliye'ciyiz."
Kılıçdaroğlu "18. yüzyıla ait." derken neyi kastetti?
1789 Fransız İhtilâli'yle sağ ve sol kavramları ortaya çıkmıştır. 1789'da, ihtilâlden var olan sonra da devam eden bir meclis vardı. Cumhuriyetçiler, radikaller, monarşi taraftarları, meşrutiyetçiler, muhafazakârlar... bu meclisteydi. Farklı ideolojilere sahip gruplar mecliste ayrı ayrı oturuyorlardı. Kralın yerinde kalmasını isteyen meşrutiyetçiler sağda, cumhuriyet taraftarı ihtilalciler ise solda yer tutmuşlardı.
Mesele sağda oturanlar, solda oturanlar ayrışmasından ortaya çıktı. Sonra statikoyu koruyanlar sağcı, yeni arayışta olanlar, rejim değişikliği isteyen solda gösterildi.
Türkiye'de sağ ve sol kavramı 1960'larla, ideolojik ayırımların doruğa çıktığı zamanda sık kullanılmaya başlandı. İlk kullanan İsmet İnönü'dür. Sonra Bülent Ecevit kendisi ortanın solu ilan etti ve adı "sol" olan bir parti kurdu. Yazmıştık, biliyorsunuz. Türkiye'de "sol" kavramı sosyal demokrasi ile sınırlandırılmak istense de, Fransız İhtilâli'den beri beri rejim değişikliğini isteyen ihtilalcileri adlandırır oldu, diyeceğim ama bizde bu kavramın içine sosyalizm, komünizm, Marxizm, sonu dinsizliğe varan bütün akımlar girdi. Onun için, Türkiye'de "sol" tutmadı ve belli bir sınırda kaldı.
M. Kemal Paşa liderliğinde Kuvâ-yı Milliye hareketi başlatıldı. Millî Mücadele verildi, Düşman sürülüp atıldı. Padişahlık/halifelik kaldırıldı. Fransız İhtihâli'ni göz önüne getirirsek, Kuvâ-yı Milliye hareketini örtüştürebiliriz. Batı akımlarını çok iyi bilen M. Kemal "sağ" ve "sol" kavramlarına itibar etmedi.
Kemal Kılıçdaroğlu, bütün bunların farkında. Sloganları aşıyor.
Cemil Meriç "Bu Ülke"de "Sağ Sol" başlığı altında "sağ" ve "sol" için şöyle der:
"Sol-sağ... Çılgın sevgilerin ve şuursuz kinlerin emzirdiği iki ifrit. Toplum yapımızla herhangi bir ilgisi olmayan iki yabancı. Sol'un halk vicdanında yarattığı tedailer: casusluk, darağaçları, Moskova; sağ'ın, müphem, sevimsiz, sinsi bir iki hayal. Hıristiyan Avrupa'nın bu habis kelimelerinden bize ne? Bu maskeli haydutları hafızalarımızdan kovmak ve kendi gerçeğimizi kendi kelimelerimizle anlayıp anlatmak, her namuslu yazarın vicdan borcu."
Batı kendisini "sağ" ve "sol" içinde tarif edebilir ama bizim dünyamız başka; onların kavramlarına hapsolunmamız lâzım.
"Sağ"ı ifade eden "ashâbu'l-meymene" ve "ashâbu'l-yemîn"; solu ifade eden "ashâbu'l-meş'eme" ve "ashâbu'ş-şimâl" kavramları Kur'ân-ı Kerîm'de geçer. Günümüzdeki sağcılık ve solculukla bir ilişkisinin olup olmadığını bir müfessire sordum. Ayrıca ele alacağım.
Halkımızın nazarında "sağ" deyince inan, "sol" deyince inkâra kadar giden kesim anlaşılır. Bölücü, darbeci silahlı gruplar "aşırı sol" diye adlandırılır.
Kemal Kılıçdaroğlu elbette bütün bunları biliyor. Onun için kategorize etmekten kaçınıyor, vâkıalardan hareketle yorum getiriyor.