İç savaşa da hayır!

Herkes savaş düzenine girmiş, düşman bekliyor. Evet, yanlış okumadınız düşman...

Kim düşmanı? Öteki vatandaşlar.

Komşuları..

Hemen karşısındaki şu esnaf Hasan emmi..

Bakkal Mehmet dayı.

Öğrenciyse sınıfındaki bir başka öğrenci.

Değilse hocası..

Düşman çok.

Yabancı ülkeden biri gözlemek niyetiyle Türk televizyonlarını açsa, şöyle hepsine birden bir bakma fırsatı olsa..

Gazeteleri tek tek önüne koyup okuma imkanı elde etse..

Sanacak ki Türkler referanduma değil, resmen kavgaya hazırlanıyor.

Hâlbuki yönetim biçimini değiştiren bir anayasa değişikliğini oylayacağız. Ne terörü oyluyoruz, ne Türkiye'nin beka davasını..

Güya bu anayasa değişikliği milletin hakemliğine sunulmuş.

Görünen o.

Gerçekte bir savaş psikolojisi içindeyiz.

Halbuki yapılması gereken çok basit.. Biz aslında "Ey millet.. Sana bundan sonra şöyle bir idare düzeni getirmek istiyoruz. Bunun için daha önce yüzde 91 oyla kabul ettiğin 1982 Anayasasının 18 maddesini Meclis'te onayladık. Bu 18 madde şunları içiriyor. Uygulandığında şununla karşılaşacak ve eğer kabul edersen bundan sonra şu şekilde yönetileceksin" demek istemiyor muyuz?

Referandumun olması gereken asıl amacı bu değil mi?

Millî irade; bu açık, net, herkesçe ayan beyan anlaşılmış ve seçmen tarafından oylanarak karar verilmiş bir sonucun göstergesi olmayacak mı?

Evet, öyle olması lazım.

Adamın biri çıkıyor diyor ki, "Evet çıkmazsa, iç savaş olur..."

İktidar kanadı hep bir ağızdan çıkıp diyor ki, "Evet taraftarlarına bakın kim? Teröristlerle birlik olanlar."

Bir diğeri çıkıyor diyor ki, "Sakarya savaşına hazırlanıyoruz.."

Hiç kimse "Ey millet, 'evet' dediğinde seni şöyle bir yönetim bekliyor.

Haberin olsun. Razı mısın; değil misin" demiyor. Elinde kılıç önüne geleni kesmek için bekliyor...

AKP meseleyi, kendisi için ebedi iktidar meselesi olarak görüyor. Bu sebeple gerçek bir referanduma hem güvenmiyor ve hem de inanmıyor. Referanduma formalite kabilinden bakıyor.

Temel amacı gerçekten demokrasinin güçlenmesi olan bir parti, böyle mi davranır? Demokrasinin vazgeçilmezleri olduklarının bilinciyle davranmaları gerekmez mi? Demokrasinin kurumsal varlığına inanmış bir parti parlamentoyu güçlendirir. Meseleleri ağır başlılıkla ve uzman gözetiminde bilimsel, hukuksal ölçütlere bağlı olarak tartışır ve aklın gereği olanı yapar.

Aynı şekilde, seçmene saygı duyar. Çünkü demokrasinin vaz geçilmezlerinden biri ve aynı zamanda varlık sebebi seçmendir. Dolayısı ile demokrasiye inanmış bir parti, ülkenin çıkarı için seçmenin doğru karar vermesi için elinden geleni yapar.

Gelişmiş bir demokraside yayın organları, halkın tamamını ilgilendiren böyle bir hayati konuyu; kamu yararı, toplumsal çıkar adına herkese eşit uzaklıkta durarak bilgilendirir. Tetikçilik yapmaz. Böyle bir duruş, aynı zamanda yayın organlarının kalitesini ve niteliğini gösterir. Demokrasiye sadakati ifade eder.

Bizimkiler o kadar tarafgir ki, adeta "hayır" demeyi küfür sayıyorlar.

Size bir şey söyleyeyim mi? Ortada eşit bir yarış da yok, kampanya da yok. "Hayır" çıkmaması için her şeyin yapıldığı ve yapılacağı bir süreçteyiz. Rakiplerimiz bir demokrasi şölenine gitmek istemiyor. Onlar iç savaştan söz ediyor... Öyle ise bize düşen nedir?

"İç savaşa hayır" demek....

Yazarın Diğer Yazıları