HSK için uzlaşma: ''3'ü senden 4'ü benden usulü''
Nisan ayında, 7 Haziran''da görev süreleri sona erecek Hâkimler ve Savcılar Kurulu''nun (HSK) 11 üyesinin yerine yeni üyelerin belirlenmesi için AKP''nin MHP ile birlikte dahi üye seçimi için yeter sayıya ulaşamadığını yazmış; "HSK seçimlerinde uzlaşma olur mu?" diye sormuştum.
Sorum bu hafta yanıt bulmuş oldu. İktidar ile muhalefet "uzlaştı"; 4''ü zaten doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek olan 11 üyeden kalan 7''sinin 4''ü Cumhur İttifakı''nca, 3''ü ise Millet İttifakı''nca belirlenecek.
Çoğulculuk sağlandı mı?
Üyelerin seçim usulünden bu yazıda tekrar bahsetmeyeceğim. Dileyen, Cumhurbaşkanı''nın ve Türkiye Büyük Millet Meclisi''nin (TBMM) kimler arasından kaç aday belirleyerek seçim yaptığıyla ilgili usul bilgisine yer verdiğim 20 Nisan 2021 tarihli yazıma bakabilir.
HSK''nın 7 yeni üyesinin seçiminde AKP+MHP oylarının yetersiz kalması üzerine kura dışında başvurulacak yöntemin uzlaşma olduğunu o yazıda belirtmiş ve şunları söylemiştim:
"Eğer ki, liyakat esasıyla, mesleki bilgileri, tecrübeleri ve çalışmalarıyla HSK üyeliği için yeterlilikleri değerlendirilerek, bu görev için uygun olduğu hususunda uzlaşılacak isimler belirlenebilirse, yani temsili demokrasi layıkıyla işletilirse, kura gerekmeksizin aranan çoğunluk sağlanabilir. Ancak ne yazık ki, siyasi konjonktürümüzde böyle bir uzlaşı kültürü mevcut değil."
Haberlerde yer aldığı şekliyle, ben de yukarıda "iktidar ve muhalefet uzlaştı" diye yazdım ancak, bir ay önceki öngörümde yanılmadım: Bizim siyasetimizde uzlaşı kültürü yok.
Adalet Bakanı Gül''ün "demokratik olgunluk ve çoğulcu anlayışla" seçilmesinin iyi olacağını söylediği HSK seçimlerinde çoğulculuk değil, çoğunluk kazandı. HSK, iktidardan bağımsızlaşamamış vaziyette.
İktidar önce 2 üye vermeyi teklif ettiği muhalefete, 3 üye vermeye zorlanmış oldu.
Uzlaşma denilen, "aldım verdim ben seni yendim" oyunu tadında hesaplaşma gibi.
Halihazırda 2 üyesinin AKP''li Adalet Bakanı ve Bakan Yardımcısı olduğu (ve bu haliyle yargı bağımsızlığına teminat olması beklenen) bir kurumdan bahsediyoruz. Zaten muhalefet 2-0 geride başlıyor; tabii, yargı bağımsızlığı ilkesi de…
4 üye de AKP''li Cumhurbaşkanı tarafından belirleniyor.
Şimdi üzerinde anlaşıldığı şekliyle 4 üyeyi de AKP ve MHP belirleyecek.
Özetle, 13 üyenin 10''u AKP tarafından belirlenir oldu mu tamamen? Oldu.
3 üye, muhalefet tarafından belirlenmiş, neye yarar?
Liyakat, mesleki bilgi, tecrübe… Güya uzlaşma var ama bunlar dikkate alınan vasıflar değil. Oysa yalnızca bu hususlara bakarak, hukuk alanında en ehliyetli kişilerin üzerinde mutabakat sağlanması, gerçek anlamda bir uzlaşma ve çoğulculuk anlamına gelirdi ve ancak böylelikle belki o 7 üyenin bağımsız davranabileceği hususunda umudumuz olurdu.
"Partili olmayacaklar"
Bu "olabildiği kadarıyla uzlaşma" diye adlandırabileceğimiz anlaşmanın en iyi tarafı, Millet İttifakı''nca konulan "partilerle ilişkisi olmuş adayların seçilmemesi" şartı.
En azından, AKP kadrolarında yer almış kimselerin seçildiğine şahit olmayacağız.
Bu iyi bir haber ama bağımsızlığa teminat olabilmek adına yetersiz.
Zira, hukuki yeterlilik üzerinden değil de "3''ü senden, 4''ü benden" usulüyle belirlenmesi kararlaştırılan üyelerin görevlerini bağımsız bir şekilde yerine getirmesi mümkün olacak mı?
Belirli partilerce seçilen üyelerin o partilere vefa borcu duymasının önüne geçilebilecek mi?
Unutulmasın: Toplumsal huzur ortamının da iyi işleyen bir ekonominin de adaletin de sağlanmasının başlıca yolu, bağımsız bir yargıdan; bağımsız yargının yolu da HSK''nın bağımsızlığından geçiyor. HSK''nın bu yapılanması sürdükçe yargı sisteminin düzelmesi, gerçekçi bir beklenti olmuyor.