Hizmetin önünü kesen kaybeder
Belediyeler destan yazıyor, desek yeridir. Hükûmet, CHP'li belediyelerin halka ulaşmasının, halka destek vermesinin ve dolayısıyla destek almasının önünü kesmek için kanunları zorluyor.
Zorlamanın, dönüp iktidarı vurduğunu söyleyebiliriz. Muhalif partilerin belediyeleri, önlerine çekilen dikenli telleri aşarak halkla doğrudan temasın yolunu buluyor ve iktidar bu temasın önünü kesemiyor. Kazanan kim oluyor? Halk oluyor. Halk kazanınca muhalif belediyeler puan topluyor. İktidar partisinin belediyelerinin de muhakkak halka destekleri vardır. Zaten, önleri sonsuz açık. Ama bu destek göze görünmez; tabiî karşılanır.
Muhalif belediyeler hazıra konmuyorlar; zorlukları aşmanın yolunu arayıp buluyorlar. Dolayısıyla her biri bir mucit!
Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin 13 ilçede asbestli ve eski boruların değiştirilmesi için belediye meclisinden ASKİ'nin 360 milyon TL kredi kullanma talebine destek istiyor. İktidar partileri bu talebini fırsat görüyorlar ve reddediyorlar. Hâlbuki, hizmet kapısını açsalardı kendileri kazanmış olacaklardı. Belediye meclisinde çokluk iktidar partilerinde. İşin takipçisi olurlar, aksayan yönlerini halka şikâyet etme imkânı bulurlardı. "Halka, hizmet için biz yolu açtık, ama başkanlık ne yaptı? Yandaş müteahhitleri korudu. Yatırımı zamanında yapmadı." diyebilirlerdi. Her şey yolunda gitse yine kendilerine pay çıkarırlar, "Sıkı murakabemiz sayesinde işi bitirebildiler. Partizanlık yapılmasına, haksız kazanç sağlanmasına izin vermedik." deme fırsatı bulurlardı.
Şunu açık söyleyeyim... Kim hizmet yapıyor, kim harama el uzatmıyorsa ister iktidar partileri ister muhalefet partileri, benim için fark etmez, yanındayım.
Normal zamanda değiliz. Senin partin benim partim olamaz. Ne yazık ki, partizanlıkta sınır tanınmıyor.
R. T. Erdoğan, pazartesi günleri bakanlar kurulunu topluyor, ertesi günü de kendi partisinin merkez yürütme kurulunu. Bakanlar kurulu toplantısı sonunda kendisi açıklama yaparken, partisinin toplantısında parti sözcüsü Ömer Çelik kameraların karşısına geçiyor. R. T. Erdoğan, son MYK toplantısında, İş Bankası'nın hisselerinin Hazine'ye devri için başlatılan çalışmanın bir an önce sonlandırılması talimatını vermiş.
Odaklanmamız gereken nokta virüsle mücadeledir. Bu mücadele iktidar partisinin veya muhalif partilerin mücadelesi değildir; hepimizin mücadelesidir.
Halkın çaresizliğine çare aramamız gereken bir zamanda partizanlığı öne çıkarırsan kaybeden kim olur? Sorunun cevabı çok basit!
CHP'nin İş Bankası'ndaki hissesinin üzerine gideceksen yine git ama şu dar zamanda değil! M. Kemal'in mirasının adı var kendi yok. Bankanın yönetiminde hisseyi temsil ediyor, kasasına para girmiyor. 23 Nisan'ı geçirdik, halkın coşkusu doruktaydı. 19 Mayıs'a gelindi. CHP'nin hisseleri bu arada yine tartışmaya açıldı. "Atatürk'e tavır için CHP'nin hisseleri bahane ediliyor." denmeyecek mi?
R. T. Erdoğan'ın eski metin yazarı, eski milletvekili Aydın Ünal, parti içine dikkat çekiyor:
"Eski Fetöcü, eski PKK'lı, eski azılı Erdoğan karşıtı, aklı, ahlakı kıt fırıldak bir güruh, 'Erdoğan'ı savunuyoruz' maskesiyle ortalığa pislik saçıyor, AK Parti ve Erdoğan'a büyük zarar veriyorlar. Bunlar ilaç değil, zehir! Bunlarla arasına mesafe koymayan kaybetmeye mahkumdur."
İnsan önce kendine bakmalı.