Hey gidi eski suikastlar!..

İnsanlar zorlamalara karşı hassastır ve inanmadığı, bilmediği bir şeylerin empozesine direnir. Bu direnç hiç beklenmedik anda patlar.

Hoşnutsuzlukları lehlerine çevirmek isteyen dış müdahaleciler elbette vardır. Sureti haktan görünürler; "direnç"i patlama noktasına gelmiş kitleleri içten içe kışkırtırlar.

Halkın iradesi karşısında hiçbir gücün duramayacağının bilinmesi gerekir. "Şartlanmışlar" ile "ferasetliler" arasındaki fark burada ortaya çıkıyor.

İran, rejimi, halka rağmen bu rejimi ne kadar sürdürebilir? Eğer ABD ve İsrail müdahil olmasalar, rejimi biz değiştireceğiz havasına girmeseler, halk kendi yolunu bulur.

İnsanlar ülkelerine zarar vermedikten, başkasının hürriyet sınırına tecavüz etmedikten sonra, kimse kimsenin hâl ve hareketlerine sınır getiremez.

İran Rejimi kendi dinî inancını "mezhep" bazında yaymak hedefinden hiçbir zaman vazgeçmemiştir. Suriye'de ve Yemen'de müdahaleci, Lübnan'da bir kesim üzerinde nüfuz sahibi. Körfez ülkelerine ve hatta Suudî Arabistan'ın belli bölgesine kol uzatıyor. Bu "gözetme", halkından alıp propagandaya ayırma, dış müdahalelerde harcama nereye kadar?

Geçmişte yazdım... İran isterse, bizde teröre büyük darbe vurulur ve hatta biter. Ankara kaç defa iş birliği yapacaklarını açıkladı, İran'la görüşeceğiz, görüşüyoruz, dedi. Mesafe alındı mı?

Suikastın asıl rejimle bağı var, dedim dün. Nükleer silah bütün ülkeler için tehlike. Bizim için daha fazla tehlike. "Mezhep/rejim" ihracatçısı, kendisinden olmayana her daim kuşkuludur. Ve o ülkede "Türk" unsurun azımsanmayacak sayısı varsa, daha kuşkuludur. Çünkü o "azımsanmayacak sayı" bir gün yüzünü, kendisinden döndürür, "komşu"ya bakarsa?...

Azerbaycan'ın topraklarını kurtarma harekâtında gördük. Türkiye, kendisini Azerbaycan'dan ayırmazken, üstelik mezhep birliği de olan diğer komşudaki "Türk" unsurun heyecanının, idealinin söndürülmek istenmesi bir tarafa, Azerbaycan'ın galibiyeti ileride kendisine dokunacağı hesabıyla el altında "düşman"a destek sağlaması nasıl izah edilebilir?!

Pakistan meselâ çok önceden nükleer silaha sahip oldu. Büyük düşmanı, daha önce içinde yer aldığı Hindistan'ın da nükleer silahı var. Türkiye'nin de şu anda nükleer silah arayışı içinde olmadığını kimse söyleyemez. Ve hakkıdır da...

İran nükleer silah için harekete geçince, bilinen devletler ayağa kalktılar. Bu ayağa kalkışı, elbette İran'ın rejimiyle ilgili görmek lâzım.

İsrail'in uzun zamandır nükleer silahı var. İran'ın niye olmasın?! İsrail'den yazan biri, "Ama İsrail, nükleeri tehdit olarak kullanmıyor, İran ise kullanıyor." diyor. Nükleerin var olması zaten tehdit. "Tehdit"i telaffuz etse ne olur, etmese ne olur.

İranlı ilim adamı nükleer fizikçi Prof. Dr. Muhsin Fahrizade'ye suikast, açık söylüyorum, ilme suikasttır. O bir "ilim adamı". O gider bir başkası gelir. Suikast insanı daha biler, yenileri yetiştirilir.

İran Devrim Muhafızları Komutanı Yardımcısı'nın açıklamasına göre; suikast, yol kenarına bırakılan bir kamyonete yerleştirilen ve uydu sistemiyle kontrol edilen otomatik silahla yapılmış.

Birileri yolda Fahrizade'yi bekleyip gelince ateş açıyorlar, öldürüp kaçıyorlar, klasiği bu suikastta yok.

Ruslar, 1996'da, Çeçenistan'da bağımsızlık mücadelesi veren, Dudayev'in yerini, telefon sinyaliyle tespit etmişler ve uçak kaldırıp füze fırlatmışlardı.

Muhsin Fahrizade suikastı, bir ileri adım. Kim bilir, daha ne teknikler geliştirecekler.

Yazarın Diğer Yazıları