Herkesin dilinde İstanbul depremi-Bir İstanbul depremi hatırası

6 Şubat 2023 tarihinde ve hemen devamında gelen asırların depremi, Türkiye''nin bir bölgesini değil; bütününü yıktı. Ana gitti, baba gitti, kardeş gitti, çocuk gitti; insanımız gitti... hepimizin yüreğinde derin oyuk açıldı.

En yakın İstanbul depremi konuşuluyor. Çare? Binaların sağlam yapılması gerek, deniyor. Doğru. Sağlam yapılmalı. Milyonlarca binadan, evden bahsediyoruz. Hangi biri sağlamlaştırılacak? Sadece sağlamlaştırma değil; yıkılıp yeniden yapılması gerekiyor. Örneği önümüzde. Şubat depreminden sonra İstanbul''da incelemişler 93 mektep tehlikeli. Kapattılar. Diğer mektep binaları, hangi orandaki depreme dayanıklı?

Önüne gelen müteahhit, önüne gelen bina yapıyor. Binalar ne kadar kontrolden geçiriliyor? Hiçbir şey bilemiyoruz. 6 Şubat depreminden sonra yapılacak binalar elbette daha sıkı kontrol edilecektir.

2021''de, Deprem ve Zemin İnceleme Müdürlüğü''nün verilerine göre; İstanbul''da 1 milyon 160 bin bina bulunuyor. 800 bin kadarı 2000 yılı öncesinde yapılmış. Tamamında daire sayısı 4,5 milyon dolayında.

İstanbul''un nüfusu, 2023''te 16,5 milyon ki, Türkiye nüfusunun yaklaşık %20''sine tekabül ediyor. Bu rakam içinde yabancıların oranı var mı? Kaçaklar ne kadar? Bilmiyoruz.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu: "Biz yaptığımız araştırmalarla yüksek hasarlı, yıkılmak üzere olan 90 binin üzerinde bina olduğu tahminini kamuoyuyla da paylaştık... 90 bin yapının güçlendirilmesi ya da yenilenmesi gereken İstanbul için bir seferberliğe ihtiyaç var." diyor.

Bu çalışma, Türkiye''nin en büyük belediyesi de olsa, tek başına yürüteceği bir çalışma değil; devleti yönetenlerle belediyenin iş birliği içinde olması gerekir. Hadi belediye politik sebeplerle hesaba katılmak istenmiyor, o zaman Saray Hükûmeti İstanbul Valiliği''ni devreye soksun. "Yeni Osmanlı"nın başşehri yapmak için yanıp tutuştukları İstanbul yeniden dizayn edilsin. Bütün yapılar tek tek kontrolden geçirilsin, depreme dayanıklılık derecesi ölçülsün.

Zeologlar, zeofizikçiler, her gün ahkâm kesiyorlar. Birbirleriyle mutabık fikirleri yok. Demek ki, yer ilimlerinde ne kadar bilgili olursan ol, ilim, fayları çözecek noktada değil.

Sağlam zeminde sağlam bina. Mesele bu. Gerisi Allah''a kalıyor.

***

Size 1894 İstanbul depreminden, Atina Rasathanesi Müdürü''ne Abdülhamit''in hazırlattığı rapordan ara ara bahsederim. Yine ara ara bahsettiğim bir hatırat var. Yorgo L. Zarifi''nin [1880-1943] "Hatıralarım-Kaybolan Bir Dünya-İstanbul 1800-1920".

Bu hatırat çok şey hatırlatıyor, öğretiyor ve bizi düşündürüyor.

Hatıratı yazan Osmanlı iktisat tarihinde ayrı yeri olan, Abdülhamit''in yanı başındaki aynı adlı banker Zarifi''nin torunu. 1894 depreminde 14 yaşında.

1894 İstanbul Depremi 10 Temmuz 1894''te, saat 12:24''te, İzmit Körfezi dolayında meydana geliyor. Deprem tahminen 7 büyüklüğünde. Yalova, Sapanca, Adapazarı, İstanbul''da 1349 kişi ölüyor. Yorgo L. Zarifi yaşadıklarını anlatıyor:

"Annem, Eleni''yle üçüncü kez Saint-Moritz''e gitti. Orada olduğu sırada, korkunç bir deprem Poli''yi [İstanbul] sarstı ve pek çok zararın yanı sı­ra, büyük antik çarşının [Kapalı Çarşı] da bir bölümünü yıktı.

Galata''da çalışan beyler yollara çıktılar. Çoğu, ceketlerini bile alamadan, vapurlara doluşup gömlekleriyle sayfiye yerlerine vardılar.

En şiddetli sarsıntı 12.30''da, çoğunluğun yemek yediği saatte oldu. Biz de sofradaydık. Sarsıntılar Marmara''ya göre Vosporos''ta [İstanbul Boğazı-Boğaziçi] da­ha hafif olmasına rağmen, yemek odasındaki lambamız öyle bir şid­detli sallanmaya başladı ki tavana vuracağını zannettim.

İlk büyük felaket geçtikten sonra, Therapia''nın [Tarabya] sahiline çıktık ve korkmuş komşularımızla karşılaştık. Nikolopulos dedem, kilisemizde böyle afetler yaşandığında okunan ilahileri durmadan okuyordu. Yolun zemini pek çok noktada yarılmıştı.

Depremin merkezi Pringipo''ydu [Büyükada]. Oradaki taş evlerin büyük bir bölümü oturulamaz hale geldi. Ahşap evlere hiçbir şey olmadı, sadece evlerin içindeki mobilya ve eşya zarar gördü.

Bu feci deprem hiç beklenmedik bir sonuç ortaya çıkardı. Uluslararası Klinamakson Firması''nın Therapia''da [Tarabya] inşa ettiği muhteşem Summer Palace Hötel bir sene önce tamamlanmıştı. Fakat kimse­nin gidip kalmak istememesi nedeniyle otel boş kalmıştı ve firma if­lasa doğru sürükleniyordu. O zamanlar Poli''nin [İstanbul] yazlıkçıları Pringipo''yu ]Büyükada] tercih ediyorlardı.

Kaydedilen ve kaydedilebilecek yeni zararlardan korkan Pringipolular toplu halde Vosporos''a [Boğaziçi] taşındılar. Summer Palace Oteli [Sonraki adı Sümer Palas] bir­denbire doldu. Bu zorunlu izdiham, Therapia''nın [Tarabya] güzelliklerinden habersiz olanlara bunları tanıma fırsatını verdi. Böylece Marmara''daki felaket Vosporos''u [Boğaziçi] popüler yaptı ve Summer Palace, Birinci Dünya Savaşı''na kadar halkın ilgisini çekmeye devam etti.

Bu otel tüm faaliyetlerin merkezi, Therapia''nın [Tarabya] kalbiydi. Her sa­bah deniz tesislerine yüzmeye gidiyorduk. Kortlarında tenis oynu­yor ve bisiklet pistinde kimin ilk önce turu tamamlayacağına dair yarışlar ediyorduk. Büyüdüğümüz zaman, her Cumartesi gecesi dü­zenlenen balolarından hiç mi hiç eksik kalmadık.

Summer Palace inşa edildiği zaman, insanların çoğu, özellikle küçük ve eski oteller başta olmak üzere, Therapia''daki [Tarabya] diğer otelle­re acıyorlardı; çünkü hiç kimsenin artık buralara ayak basmayacağı­nı düşünüyorlardı. Fakat tam tersi oldu. Summer Palace, Therapia''ya [Tarabya] o kadar çok insan çekti ki, daha küçük otellere sadece fazla para harcamak istemeyenler gidiyorlardı. Böylece bu durum, Sum­mer Palace Oteli gibi büyük fakat daha ucuz olan ikinci bir otelin daha inşa edilmesine neden oldu: Hötel Tokatlian [Tokatlıyan Oteli]. Bu yeni otel de Summer Palace gibi hep doluydu.

1894''ün Sonbahar''ında (hangi nedenden dolayı hatırlamıyo­rum), Vosporos''ta [Boğaziçi] çok uzun kaldık. Belki de yeni bir deprem korku­su bizi orada tutuyordu." (s. 334-335)

Yazarın Diğer Yazıları