Helal ürünlerde standart koyucu olmaya doğru
Dünyada endüstriyel üretimin boyutu gün geçtikçe artıyor. Bu durum insanlarda endüstriyel ürünlere karşı birçok önyargıyı beraberinde getiriyor. Bir ürün aldığında insanların kafasında "Acaba içeriğinde ne var?" sorusu oluşuyor. Ülkelerin refahı arttıkça bu soruyu soranların da sayısı artıyor. Vegan, vejetaryen, çevre dostu, organik gibi birçok ürün veya reklamla her gün karşılaşıyoruz. Bunların ne kadarının belirttiği şekilde olduğunu bilemiyoruz. Bildiğimiz tek şey, insanların farklı konulara ilişkin farkındalığını tükettiği ürünlere de yansıtmak istemesi.
Helal ürünler, Türkiye''nin standart koyabileceği bir alan...
Türkiye, İslam ülkeleri arasında en gelişmiş ülke. İslami moda, gastronomi, diziler, vb. yolla kültürünü diğer birçok ülkeye yayabilen bir ülke. Yahudilerin "Koşer" sertifikası gibi, ülkemiz de "Helal" sertifikasını oluşturup dünyaya kabul ettirebilecek güçte ve büyüklükte.
Helal sertifikasında önce içeriye bakmak gerek...
Türkiye''de "helal belgelendirme" faaliyetlerinin tamamıyla ihtiyari olduğunu biliyoruz. Gıda ve kozmetik gibi ürünlerin imalatçıları veya hizmet sunucuları, kanunen helal belgesi almakla yükümlü değil. Firmalarımız, sundukları ürün ve hizmetlerde "helal" sertifikası bulunduğunu iddia edebiliyor. Bazı durumlarda ise, ithalatçı ülkeler firmalarımızdan "helal" sertifikalı ürün veya hizmet isteyebiliyor.
Türkiye''de birçok uygunluk değerlendirme kuruluşu helal belgelendirmesi yapmakta. Bu kuruluşlar yürüttükleri belgelendirme işlemlerinde yeknesak kuralları takip etmemekte, farklı yaklaşımlara göre helal belgesi düzenlemekte. Bu durum piyasada parçalı bir yapıya sebep oluyor. Kaçınılmaz olarak son tüketici nezdinde helal markalı (ya da helal sembolü taşıyan) ürünlere güven azalıyor, farklı helallik iddialarının hangisinin güvenilir olduğuna dair kafalar karışıyor.
Helal sertifikasında uluslararası alan daha da karışık
Uluslararası alanda da benzer bir görünüm mevcut. Dünya genelinde 400''ün üzerinde uygunluk değerlendirme kuruluşu, birbirinden farklı helal belgelendirme sistemleri ve prosedürleri doğrultusunda çalışıyor. Ülkelerin ulusal seviyedeki helal belgelendirme uygulamalarında var olan farklılıklar, hem bu alandaki ticareti ve yatırımlarını zorlaştırıyor hem de bu yönde hassasiyete sahip olan Müslüman tüketicilerin refahına hizmet edecek "ortak bir uygulama dilinin" tesisine engel oluyor.
Helal sertifikasında neyi yola koyabildik?
İşte bu darmadağınık ortamın önüne geçmek için önce 2017 yılında Helal Akreditasyon Kurumu (HAK) kuruldu. Kapasitesini geliştiren HAK, geçtiğimiz yıl ülkemiz için önemli bir mevzuat dönüşümüne de öncülük etti. 04/06/2022 tarihli ve 31856 Sayılı Resmî Gazete''de yayımlanan Kanun uyarınca ithalat da dahil olmak üzere iç piyasaya arz edilecek tüm ürün ve hizmetlere yönelik helal belgesi düzenleyen kuruluşlara Helal Akreditasyon Kurumu (HAK) denetiminden geçerek yetki alma, yani teknik tabirle "akredite olma" zorunluluğu getirildi. Bu uygulama kapsamında bir yıl içinde helal sertifikası veren tüm kurumlar akredite olmak zorunda. Aksi durumda, bu kurumlara bir milyon TL''ye varan cezalar söz konusu. Ayrıca yaşanacak prestij kaybı da cabası.
Şimdi bunu uluslararası alanda daha güçlü savunmanın zamanı...
Helal akreditasyonu anlamında Türkiye, ülke içinde bu uygulamayı hızlı bir şekilde oturtmalı. Sonrasında dünya çapında tüm kanallarıyla helal akreditasyonu merkezi olmaya çalışmalıdır. Bunu başarabildiği ölçüde Türkiye, önemli bir döviz kazancına da öncülük edecektir.