HDP'yi kapatmak bir çözümdür!
Millî birliğimize aykırı her harekete öncülük eden eski Marxist yeni sol liberallerin şişkin egolarından fazla etkilenen yazarlarımız var. Bir yazarımız: "Parti kapatarak, demokratik temsili kısıtlayarak demokratik dünyaya ters gitmek hem ekonomi ve diplomasiyi olumsuz etkiliyor, hem örgütün propaganda ve lobi çalışmalarına zemin kazandırıyor." diyor.(Taha Akyol, "HDP'yi kapatmak", Karar, 27 Ocak 2021)
Sanki bir parti hoşa gitmiyor, kapatılması isteniyor.
Yazarımızın, son zamanlarda HDP'nin kapatılmasında bir parti başkanına duyduğu farklı hissiyat, belki karşı tavır koymasına sebep olabilir. (Taha Bey'in serdettiği fikirleri tenkidimiz, kendisine, isim verilerek yapılan asla kabul edilemez saldırılardan azade olduğunu hususiyetle belirtmek isterim.)
Biz HDP'nin kapatılması gerektiğine dair "HDP kapatılmalıdır!" başlığıyla ilk yazımızı 13 Ekim 2014'te yayınladık. Daha sonra HDP'nin kapatılması dillendirilmeye başlandı.
PKK'dan çocuklarını isteyen anneler neden HDP il binasının önünde bekleşiyorlar ve yakalanan, teslim olan militanlar neden HDP'yi işaret ediyorlar?!
Biz, suçtan ve suçun karşılığı cezadan bahsediyoruz.
"HDP kapatılmasın." diyenler partilerin demokrasideki yerini hatırlatıyorlar. Peki şiddetin ve şiddete arka çıkan partinin demokraside yeri var mı?
Anayasa'da hangi şartlarda parti kapatılacağı yazılı. Bu kanun maddelerinde belirtilen suçları HDP'liler işledi mi, işlemedi mi? HDP'nin şu anki hâli Venedik Sözleşmesi'ne uyuyor mu uymuyor mu? Bunların cevabı verilmelidir. (Bkz. Prof. Dr. Kemal Gözler, "Parti Kapatmanın Kriteri Ne?")
6-8 Ekim 2014'te "Kobani" diyerek efsunlaştırdıkları Aynülarab için HDP/PKK yamaklarının sokağa dökülmesi bile başlı başına kapatmayı gerektirir.
HDP için, "5 milyon seçmeni var." diyen sosyolojiye vâkıf yazarımız, aşiret aidiyetinin, ideolojik kamplaşmanın etnikçiliği körüklediğini bilmemesi mümkün değildir.
Mehmet Ocaktan da aynı gazetede, çirkin, kasıtlı, demagojik "İsterseniz Kürtlere ekmek de vermeyelim" başlığı altında: "Devletin parti kapatma maceralarının hiçbirisi, rejim adına pozitif bir sonuç üretmediği gibi Türkiye demokrasisine de zerrece fayda sağlamamıştır..." diye yazabiliyor. (Karar, 20 Ocak 2021)
Bu ve gibileri adına üzülüyor insan. Heyyy! Görün ve işitin! PKK demek HDP demektir; PKK yasaksa HDP de yasaktır!
Etnikçilikte kimsenin eline su dökemeyeceği Ali Bayramoğlu'nun yine aynı gazetede HDP'nin PKK ile bağına işaret eden dünkü yazısı meselenin özünü ortaya koymaya yeter!
Taha Bey'imiz "Şiddetin dili, şiddetin sosyolojisi" başlıklı yazısında yakın zamanda yitirdiğimiz -Allah rahmet eylesin- Prof. Dr. Nur Vergin'in "Siyasetin Sosyolojisi: Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar" kitabından şu satırları aktarıyor:
"Kimlik politikaları tehlikelidir çünkü bu politikalar demos yani halk üzerine kurulu çoğul modern toplum yerine, etnisite ve kabile üzerine temellenmektedir... Yeniden kabileleşme eğilimlerine neden olmaktadır... Mikro milliyetçilik, gerici, faşizan ve kimi zaman kanlı politikaların odağını oluşturuyor..."(Karar, 20 Ocak 2021)
Mikro milliyetçiliğin tehlikesini burada kaç defa yazdım.
Yazarımız sonra yorumluyor:
"Çoğul modern toplum yerine, etnisite, ideoloji ve siyaset kabilelerinin oluşması! / Oy getirebilir ama bir millete yapılabilecek en büyük kötülük değil midir?"
Bu ne yaman çelişki Taha Bey!