HDP/PKK'ya yeşil ışık yakanlara gelsin!
Saray cenahına büyük koz verdiler.
HDP, kaç oy alırsa alsın, Türkiye Cumhuriyeti''nin kırmızı çizgisidir.
Hangi kanalı açsanız, Gürsel Tekin''in HDP''ye yaktığı yeşil ışık etrafında konuşuluyor. HDP çıkışının işine yaradığını düşünüyor ki, CHP''nin genel başkanı olabileceğinden bile bahsediyor!
Birkaç gün önce "iradî" ve "ihtiyarî" kavramlarından bahsettim. Bir kanunlara uymanın gereği var, bir de tercihler. Bakanlık vermek mecburiyet değil; tercih. Mecburiyet o partinin kapatılmadığı müddetçe kanunî sayılması; şubeler açması, seçimlere girmesi TBMM''de yeri ve vazifeleri olması vs.''dir. Ama bakanlık, eğer ittifaktan bahsediliyorsa, bir tercihtir; sen tercihini PKK''dan yana kullanıyorsun, demektir.
Gürsel Tekin, öyle sığ, öyle çiğ laf etti ki, sözleri CHP''nin karşısına her seferinde çıkarılacaktır.
Kemal Kılıçdaroğlu yine Yozgat''a gider, yine "Kandil''i yerle bir edeceğiz." derse, Yozgatlıların her biri telefonunu açar, Gürsel Tekin''in, "HDP''ye bakanlık verilebilir." sözünü dinletir!
K. Kılıçdaroğlu, CHP''nin geçmişteki hatalarını örtmek için büyük çaba gösteriyor. Farklı gruplarla helâlleşiyor ama ne yazık ki, HDP karşısında tavrını net ortaya koyamıyor. İleride ikisinden biri tercih edilecekse, oyları bize gelsin hesabı yapıyor.
HDP''ye oy verenlerin oyu HDP yönetimine ipotekli mi? Halka gideceksiniz, hakikatleri önlerine serecek, oylarını kendinize çevireceksiniz.
Her şey ortada olduğu hâlde AYM hâlâ HDP''yi inceliyor.
Geçmişte, Tansu Çiller "Bask modeli"nden bahsedince, bu modeli gidip yerinde inceleyeyim, dedim. Önce Fransa, sonra İspanya''ya geçtim. Akla getirilmiyor ama Fransa''nın da Bask bölgesi var. Öyle ki; silahlar İspanya''da ateşleniyor, sonra Fransa''da izleri siliniyor. Ben gittiğimde özellikle Fransa''nın İspanya sınırında kıyı şehrinde Bayonne''da Bask bölgesinin bağımsızlığını isteyen Batasuna''nın silahlı kanadı ETA''nin izleri çok belirgindi. Duvarlarda ETA militanlarının fotoğrafları asılıydı.
"Çeçen Gülü" kitabımızdan aktarıyorum:
"(Yakındaki) bara (kahvehane gibi bir yer) yöneliyoruz. Sahibine bu resimlerin ne ifade ettiğini soruyoruz. Bar sahibi bize ürkek bir bakış fırlatıyor. Gözü büyüyor. Başını telâşla iki yana sallıyor: "Bilmiyorum!... Bilmiyorum!..."
İnsan karşısında gün boyu seyrettiği bir şeyi bilmez mi? Biliyor elbette ama tedirginlik yaşıyor. Böyle bir tedirginlikle çok sık karşılaşacaktık ve bu tedirginliğin yaşandığı yer Fransa tarafı idi!
Barın birkaç dükkân ötesinde bir terzi kadının atölyesine giriyoruz. Kadına aynı soruyu soruyoruz: "Nedir bu resimler?"
Kadın cevap vermeden önce bizi bir dizi soru yağmuruna tutuyor. Kimsiniz? Niçin geldiniz? Niye soruyorsunuz? Sizi niye ilgilendiriyor?
Duvarda resimleri asılı insanlar İspanya hapishanelerinde yatan Bask''ın bağımsızlığını isteyen insanlarmış.
Niçin resimleri asılmış?
İspanya hapishanelerinde çok kötü şartlarda yaşıyorlarmış, Fransız hapishanelerine gelmek istiyorlarmış."
İspanya tarafını da Fransa tarafını da ayrıntı yazdım. Özellikle halka röportajlar yaptım. Ne hissettiklerini anlamaya çalıştım. İki tarafta da büyük tedirginlik gördüm.
Bir şey daha yaptım: Türkiye''de bizim Güneydoğu''ya gittim. Bitişiğimiz Irak''ın kuzeyine geçtim.
Güneydoğumuz... Her şeyi açık her şeyi net konuştuk. Ayrımız gayrımız yok. Onun bunun uşakların hesaba katmayın. Ayrık otları her daim olur.
Irak''ın kuzeyindeki halk bile Türkiye ile sınırlar açılsa keşke deme noktasındaydı. Kaç defa yazdım.. (Sözümüz bitmedi.)