HDP+art niyetliler+beyinsizler birliği
HDP''nin kapatılması söz konusuyken CHP milletvekili Gürsel Tekin''in "HDP''ye bakanlık verilebilir" demesi gereksiz bir tartışmayı gündeme taşıdı...
HDP PKK''dır, PKK HDP''dir. Bu tartışılır mı?! İç içedirler ve birbirlerinden söküp ayrıştıramazsınız.
Böyle bir partinin varlığı söz konusu olamaz! Anayasa Mahkemesi neyi bekliyor?!
"Çözülme" döneminde, Ak Parti iktidarı, HDP''nin önünü açtı, sebep başkaydı ama bu ön açma, HDP''lilerin PKK''yla nasıl içli dışlı olduklarını da ortaya koydu.
Ak Parti hükûmeti, "Gidin İmralı''ya, gidin Kandil''e akıl alın gelin, bize de akıl verin." dedi. Onlar da hazır fırsat yakalamışken iki yere de gidip ubûdiyetlerini bildirdiler, akıl aldılar; sonra dönüp akıl verdiler.
PKK, İmralı görüşmelerini Almanya''da yayınladı. Birçok defa yazdım, biliyorsunuz. Sadece bu kitap, kapatmanın delili olarak dava dosyasına konulsa yeterli. HDP''liler ve hâliyle bunlara izin veren Ak Parti yönetimi, kendilerini selâmette tutmak için, o dönem çıkarılan bir kanunla savunmaya geçecekler, görüşmelerden dolayı kimse yargılanamaz, diyeceklerdir. Hadi delil olmasından vazgeçtik. Niyet istihracı pek alâ mümkün.
PKK''nın yayınladığı "İmralı Notları" kitabını, daha önce de yazdım, benim yazdığım "İmralı''daki Konuk" kitabımla birlikte okusunlar, neyin ne olduğunu bir görsünler.
"İmralı Notları"nın 75. sayfasına kadar baktım.
Görüşmeye giden Selahattin Demirtaş, Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder. O 75 sayfa içinde PKK''nın kurucusu, başkanı, her şeyi olan Abdullah Öcalan''a nasıl hitap etmişler, biliyor musunuz?! Sayı da vereceğim:
S. Demirtaş, 9; Pervin Buldan, 15 defa "başkanım"; Sırrı Süreyya Önder, 7 defa "sayın başkan", 11 defa "başkanım" demiş.
Neyin, kimin başkanı Abdullah Öcalan? Resmî bir sıfatı var mı? PKK''nın kurucusu, lideri, başkanı olduğu için "başkanım" diyorlar. Onu, kendilerinin de mensubu oldukları örgütün başı görüyorlar. Bunun başka izahı var mı?
Orada MİT''ten de eleman var. Arada söze giriyor. O niye "başkanım" demiyor? Müdahalesinde en fazla söylediği "efendim" nezaket kelimesi.
Ne kadar sakat bir zeminde oldukları örneğini kendileri veriyorlar. "İmralı Notları"ndan aktarıyorum:
"Öcalan: ''KCK ''Önderliğimiz'' diye yazmış, halk ''Başkan'' diyor, herkes bir misyon biçiyor. Ben de bu isyanı sonlandıracak kişiyim. Bu nedenle parlamentonun beni nasıl tanımlayacağı önemlidir. Düşünsenize, ağır cezalık bir mahkûm parlamentonun gündemine gelecek bir öneri sunuyor! Bunu hangi sıfatla yapıyorum, bu yasal mıdır? Hayır, suçtur. Bu yasa dışılığın bir şekilde giderilmesi gerekecek. (...) Benim durumuma dair ne olabilir? Örneğin infaz erteleme olabilir. / Cumhurbaşkanının da yetkisi var. Sağlık sorunları vesaire gerekçesiyle, sürecin sonuna kadar mesela. Fakat bunun olabileceğini sanmıyorum tabii. Siz yine de bunu AKP ile konuşmalısınız. Bunu konuşmamış olmanızı yadırgadım doğrusu." (s. 33)
Abdullah Öcalan, her şeyin farkında. Yaptıklarının suç olduğunu kendisi ifade ediyor. "Çözüm" dedikleri "çözülme" döneminde, fırsat ayağına gelmişken, hapisten kurtulma derdine düşüyor.
Önceki gün, mahpus S. Demirtaş''ın muhakemesi vardı. Sonra lafı değiştirmek isteseler de Selahattin''in düşüncesizce ettiği bir söz HDP''nin sitesinde yer aldı. Neydi o söz: "Çözüm için Abdullah Öcalan yetkilidir. Türkiye Cumhuriyeti demokrasi karşılığında Öcalan ile görüşmeli."
Daha neler var neler. Yazacağız.