HDP ve ‘Şerefsizler’
Ülkemizde kim birliğimize kast ederse, kim “düşman” hesabına çalışırsa mutlaka baş köşeye oturtulurlar. Son seçimde HDP’ye oy attıklarını söyleyenler, söyleyemeyip ima edenler, demokrasi yarışında HDP’nin yeri başkadır diyenler, saz çaldırıp imaj tazeletenler şerefli mi, şeref yoksunu mu?
Şunda mutabık mıyız: Ülke birliğini bozmak, insanlarımızı birbirine düşman etmek için silâha sarılan PKK ile HDP aynı mı, değil mi? Aynı olmadığını kimse söylemediği, söyleyemediğine göre, kan akıtan bir örgüte destek verenlere ne denebilir? “Şerefsiz” sıfatı yerini buluyor mu, bulmuyor mu?
Yalnız kandırılmışlarla, “hakikî şerefsizler”i, aynı kefeye koymamak lâzım.
Viskici şerefsiz kesimi yola getirmek mümkün değil ama “iğfal edilmiş” kesim uyandırılabilirler.
“Türk düşmanlığı şerefine!” diyerek kadeh kaldıranlara yan masadan alkış tutan “siyasî İslâmcılar”ı da “şerefsizler” kategorisine alabiliriz.
(Meselâ; tarihin karanlık sayfasında kapkara kalemle yazılmış “Siyasî İslamcı” bir “âkil”, gazetedeki köşesinde, PKK’ya, adını vermeden destek bildirisi yayınlanmasına neden imza attığını köşesinde izah etmek ihtiyacı duymuş ve “şerefsizliğini” kalemiyle kayda geçirmiştir.)
Sıklıkla yazıyorum. Cephe gerisini sağlama almayanlar/alamayanlar, ancak geçici zaferlerle avunurlar; kalıcı zafer elde etmeleri mümkün değildir.
Sen PKK ile mücadele ederken, geride, arkandan kurşun sıkılmasına razı gelebilir misin?
Şerefsizlerin alayı toplanıp en yakın yerden Suruç’tan onların “Kobani” diyerek kutsadıkları Aynü’l-Arab’a yollanmalıdır. Gitsinler IŞİD’le kozlarını paylaşsınlar, Türk milletiyle değil!
İsmail Hami Danişmend, “Tarihî Hakikatler” de “Eski Türklerde Fikir Hürriyeti” başlığı altında Molla Kaabız’dan bahseder. Kaabız, 1527’de Acem’den veya Gürcistan’dan gelmiş, Hz. İsa’yı, Peygamberimizin bile önüne çıkaran fikirler serdediyor, meyhaneler dâhil her yere girip çıkıyor. Molla’nın, Safevîlerin veya Hristiyanların casusu olmasından şüpheleniliyor. Şikâyet padişaha kadar gidiyor. Divan toplanması, Molla’nın fikrini burada söylemesi ve ona göre cezalandırılıp cezalandırılmayacağına bakılması isteniyor. Birinci celsede kazaskerlerin karşısında fikren galip gelmiş, çekip gitmiş; ancak ikinci celsede meşhur İbn Kemal karşısında kem küm edip susmuş.
İ. H. Danişmend şunları yazar:
“Türk idaresindeki fikir hürriyetinden istifade ederek aylarca menfi propagandalar yapıp, bir takım cahillerin zihinlerini çelmek suretiyle kendi vatanı olmayan bir memleketin birliğini bozan tehlikeli bir entrikacının safsataları birer birer meydana çıkarılıp boynunu bükmekten başka çaresi kalma-dığı zaman bile kendisine hatasından geri döndüğü takdirde serbest bırakılacağı hem Şeyhülislâm, hem İstanbul Kadısı tarafından teklif edilmişse de kabul etmediği için nihayet pek doğru ve haklı olarak idamına hükmedilmiştir. Kaabız’ın idamı yalnız bir din meselesi değil, aynı zamanda bir millî emniyet ve selâmet meselesidir.”
Bugün kanunda ne yazılıysa uygulanmalı ve cephe gerisinde zihin bulandıran, düşmana hizmet eden bütün “şerefsizler” susturulmalıdır!