HDP PKK'dan mı PKK HDP'den mi çıktı?!
İçimizdeki Türk''e karşı olan herkese "hoşgörülü" liberalleri ve liberallerin kuyruğuna takılarak parsa toplamayı umut edenleri hizalamak gerek.
Liberal deyince... Eski Marxistlar başı çekiyorlar. Genel manada "Sağ"dan gelen belli isimler de baktılar içinde göründükleri camiada kendilerine "şöhret" uzatan, "ekmek" uzatan yok, "söz"de ve "yazı"da, "sağ"ın aksine birbirlerini pışpışlayan liberallerin kuyruğuna takılmışlar, bir parça "et" atarlar mı umuduyla kimi "Bana da bana da…" miyavı çekiyor, paçalarına sürünüyor, kimi arzusunu göstermek için hafiften hafife hev hevleyerek boynu bükük melûl melûl bakıyor. Önlerine bir parça et atılınca öyle mutlu oluyorlar ki...
Hakikaten yazık… Çok yazık...
Şimdilerde aykırılara yakınlaşmanın anahtar ifadeleri "Kürt meselesi", "Kürt seçmen"... Mülevves emellerine Mustafa Kemal Atatürk''ü de mutlaka katarlar. Millî Mücadele''yi birlikte yürüttüğü isimlerden de kendilerince destek ararlar. Yok "Kürt meselesi" demişler de rapor yazmışlar da...
"Mesele" denilmesine girsek, sayfaları geçin, kitaplar yazmak gerekir. Onların söyledikleri "mesele" ayrışma adına değil; etnisitenin bütünleşmesinin asıl kime ne kazandıracağı üzerinedir.
Sadece şunu söyleyeceğim: "Türkçü" İttihat ve Terakkî Cemiyeti''nin nüvesini teşkil eden isimlerin etnisitelerine bakın, "mesele"nin ne olduğunu görün. İç içe geçmiş, bütünleşmiş etnisiteyi ayırmak mı gerekir, kaynaştırmak mı? Etnisite için kaynaşmak mı avantaj, ayrışmak mı?
PKK''nın nasıl ortaya çıktığına, hangi ideolojiyi temel aldığına ve hangi devletlerin, PKK''nın ayrıştırma/bölme siyasetini desteklediğine göz atmak gerekmez mi?
"HDP PKK''dan mı çıktı, PKK HDP''den mi?" tartışması her ikisi birbirinden çıktı, noktasındayken, biri/birileri önce PKK/KCK diyerek saydırıyor, sonra söz HDP''ye gelince "HDP kapatılmamalı, Türkiye bu entegrasyon sürecinin demokratik kanallarını açık tutmalıdır. Kapatmak, ''taban''da bir kesimin gözlerini yeniden Kandil''e çevirmesini teşvik etmek olur." diyecek kadar, kendilerini kaybediyor.
Yazının devamındaki lafa bakın: "Teröre karşı en kararlı mücadeleyi sürdürürken demokrasi kanallarını açık tutmalıdır."
Ne desem şimdi!
İmralı''daki Konuk kitabımızda El-Vasat dergisinde çıkan, zamanında Abdullah Öcalan''ı koruyup kollayan Celal Talabanî''yle yapılmış röportajın tercümesini verdim. Talabanî "siyasî çözüm" için önce Demirel''le, Sonra Özal''la, daha sonra Abdullah Öcalan''la görüşüyor. "Kürt meselesi" halledilecek! Burada Talabanî''nin anlattıklarının tamamını veremeyeceğim. (Ertuğrul Özkök, bizim kitaptan o bölümü alarak "Bir dönemin perde arkası" başlığıyla yayınladı (Hürriyet, 20 Ağustos 2009). İnternete girilip okunabilir.)
A. Öcalan ne koparırsa kâr sayarak yürüdü. Siyasî partileri de A. Öcalan''ın emrindeydi. Ak Parti "Çözüm=Çözülme" döneminde bütün kanalları açtı, PKK ve siyasî partileri iş birliği içinde, Güneydoğu''da ayrı bir devlet kurmaya kalkıştılar. Sonra, iktidar irkildi, kendine geldi, PKK''nın üzerine gitti. Mücadele bütün ağırlığıyla sürüyor.
Abdullah Öcalan, 1998''de Kenya''dan deport edilip getirildi. İlk sorgusunda söylediklerini sonra vereceğim.
Kısaca hatırlatayım. 1991 seçimlerine gidilirken PKK uzantısı Halkın Emek Partisi (HEP) Erdal İnönü''nün başında olduğu SHP ile birlikte seçime gidilmesini kendisine sorduklarını ve "uygun gördüğünü" söylediğini belirtir.
HDP''ye kılınanlar, Selahattin Demirtaş''tan "temiz sayfa" çıkarma gafletine düşenler, ülkemize nasıl ihanet ettiklerini görmeliler.