Haşim Kılıç net özetledi!
Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç Ak Parti iktidarını özetleyiverdi:
"Kamu İhale Kanunu yürürlüğe girdiğinden beri bu yana 186 kez değiştirdi. Bir kanun niye bu kadar değiştirilir? Pozitif hukuk kuralını kaldırıyorsunuz ki, öbür tarafı, ahlâkî tarafı terk ediyorsunuz. Ne yazık ki, önce ahlâk ve maneviyat diye iktidara gelen bu arkadaşlarımız, ne pozitif hukuk kuralları bıraktılar ne de ahlâk bıraktılar."
Ak Parti iktidarına bir özet de muhalif partilerden kazanan belediye başkanlarından geldi.
T.C.'ler yerlerine asılmaya başlandı.
Ak Parti Hükûmeti, açık söyleyememekle beraber, el altından uçurduğu haberlerle T.C.'ler, resmî kurumlarda tabelalardan, yazışmalardan sildiriliyordu. T.C. demek "Türkiye Cumhuriyeti" demek. Silmek ne manaya gelir? Ben Türkiye Cumhuriyeti'ni istemiyorum, manasına gelir! Var mı ötesi!
Sık hatırlatırım. Bir zamanlar "kanka" oldukları Abdullah Öcalan, Türkiye Cumhuriyeti'ni küçümsemek için "TeCe" derdi. İmralı'daki duruşmalarda, altı duruşmaya girdim, diğer üç duruşmayı da İmralı'yla bağlantı kurulan Mudanya'dan takip ettim. Duruşmada bütün konuşmaları bizzat kaydettim. Giremediklerimde de arkadaşlara birebir not aldırdım. A. Öcalan hiçbir konuşmasında "Türkiye Cumhuriyeti" dememiş, "TeCe" demiştir.
PKK başının yakalanınca "Süt dökmüş kediye döndü." falan denildiğine bakmayın. Bütün hareketleri politik manevradır.
İktidardakiler, akılları sıra "T.C."leri kaldırırsa, PKK'yı kendi taraflarına çekecekler!
Hendek savaşları "TeCe"cilerin ne yapmak istediğin ortaya koymuştur. Çok şükür aslımıza dönüyoruz.
Her şey bir tarafa "Türk"ü silmeye kalktılar. 15 Temmuz İhaneti biraz akıllarını başlarına getirdi. "Türk"e dönüşlerini görür gibi olduk. O kadar!
İçlerinden gelmeyince bir yerde tökezliyorlar.
Haşim Kılıç, Ahmet Davutoğlu'nun 14 sayfada anlatmak istediklerini bir cümleyle kafalar dank ettirdi:
"Ne hukuk kuralları bıraktılar ne de ahlâk bıraktılar."
Halkın teveccühünü kazanmış Türkiye'nin ikinci partisinin genel başkanı, diğer yöneticileri, üstelik şehit cenazesinde yumruklanıyor, yumruklayan, bir iki gün tutulup serbest bırakılıyor. Daha önce Kayseri'de yine şehit cenazesinin defin töreninde bir Ak Partili bakan yumruklanmıştı. Yumruklayan beden eğitimi öğretmeniydi. Hapis yattı ve işinden atıldı.
İktidardakiler, Kemal Kılıçdaroğlu'a: "Milletin karşısına çık, özür dile! Şehit cenazesinde ne işin vardı! Milleti galeyana getirip yumruk attırıyorsun, zahmete sokuyorsun!" demeye gelen sözler ettiler.
"Akıl tutulması" dedikleri bu olmalı!
Ahmet Davutoğlu, manifestosunun ilk bölümünde Ak Parti'nin nereden nereye geldiğini bir bir anlatırken sonunda şöyle der:
"Bugün partimiz her açıdan bir yenilenme ihtiyacı içindedir. Seçimsiz geçmesi beklenen dört yıl böylesi bir yenilenme ihtiyacı için gerekli zamanı sağlamaktadır. Bu dönemde AK Parti kökten bir yenilenme süreci yaşarsa kaybettiği söylem ve politika dinamizmini yeniden kazanabilir..."
Ortada parti olsa yenilenebilir. Parti yok; "Ben, yine ben!" diyen bir kişi var. Değişseydi, şimdiye kadar değişirdi.
Haşim Kılıç'ın sözlerinin mana derinliğini düşünelim önce...