Harp hiledir ama, sizinki teslimiyet

Tavuk yumurtadan mı çıkar, yumurta mı tavuktan? Devlet hükûmet midir, hükûmet devlet mi?
Devlet var ki hükûmet de vardır, hükûmet var ki devlet de... Devletin uygulayıcısı hükûmettir.
Devlet adına hükûmet, PKK ile pazarlığa oturmuştur. Son zamanlara kadar, PKK’ya güvenip kılını kıpırdatmamış, PKK ise meydanı boş bulup istediği gibi at koşturmuştur. Hükûmet, bizlerin yıllardır yazıp çizdiğimiz noktaya yavaş yavaş geliyor... İnsanlarımızdan hataları için çıkıp özür dilemelidirler. (Hesap sonra görülecek. “Hanedanlıkların -hükûmetlerin- ihtiyarlama çağı”ndan bahsetmiştim...)

***


Biriyle bir meseleyi görüşüyorsunuz... “Devlet” (yani hükûmet) kendi lehine doneler ortaya koyarken karşısındaki de koyacaktır. Bunun adı pazarlıktır. Yoksa adamları niye muhatap alıp karşısına geçiyor, üstelik bir arabulucuya ihtiyaç duyuyorsunuz? Eğer maksat muhatabınızı hiçbir surette hesaba katmamak, son kertede darbe indirmekse, görüşmeye gerek görmez aracıya: “Bu işin pazarlığı olmaz! Söz konusu olan devletin bekasıdır. Halkımız için yapılması gerekeni, şartların getirdikleriyle birlikte biz ortaya koyar ve yaparız” diyebilirlerdi. “Devlet” (yani hükûmet) adına görüşenler, “karşı”ya tamamen teslim olmuşlardır.
Şimdiye kadar sızan görüşme metinleri siyasi iktidarın R. T. Erdoğan ne kadar itiraz ederse etsin, aczini gösteriyor. Şimdiki MİT, o zamanki Başbakanlık Müsteşar Yardımcı, Başbakan’ın özel temsilcisi Hakan Fidan Bey kardeşimizin, bütün “entelektüel birikimi”ni masaya dökerek, Öcalan’ı, PKK’lıların bile tavsif ederken “acaba?” dedikleri sıfatlarla övmesi, taktik değil, doğrudan doğruya, Öcalan’ı anlayacağım derken, kendisini Öcalan’a kaptırmanın bir neticesidir.
Müzakerede hazır bulunan PKK’lılar bile, Hakan Bey kardeşimizin “Öcalan çözümlemeleri” (veya “güzellemesi”) karşısında “önderleri” için “Sen neymişsin be abi! Senin bu yönlerini nasıl fark etmedik!” demişlerdir.

***


Hakan Fidan Bey! Siz hiç İsmet İmset adını duydunuz mu? Öcalan’ı okumaktan Öcalan üzerine yazılmış kitapları okumaya fırsat bulduysanız, İsmet İmset’in kitabını da, Öcalan övgüsü olduğu için, muhtemelen okumuşsunuzdur. Bu kitap nasıl yazıldı biliyor musunuz? İsmet, Turkish Daily News’in muhabiri idi... Türkiye’de İngilizce çıkan bu gazetenin sahibi de İlnur Çevik’ti. Sonra gazetesini Doğan grubuna sattı. İlnur Çevik, İsmet’i: “Git Öcalan’la görüş” diye göndermişti. İsmet Bekaa’ya ve Şam’a gide gele (O zaman Kandil geri plandaydı, Öcalan yazları Bekaa’daki yazlığında, kışları Şam’daki villasında kalırdı!) kendisini PKK’ya kaptırıverdi; tamamen onların sesi oldu. İlnur Çevik bile şaştı buna... “Adama git röportaj yap dedik, o PKK’lı oldu” diye yakındı. Sonra biliyorsunuz İlnur Çevik de, Barzanî, Talabanî peşmergelerine yanaştı.
İsmet’e dönelim... Ne oldu sonra? İngiltere’ye gitti. Muhtemelen PKK iaşesini temin etti (İngiltere hesabına da çalıştığı söylenir.) Türkiye’de çıkan PKK gazetesinde köşe yazısı yazdı... Öcalan’a övgüler düzdü.
İsmet İmset bu noktaya Öcalan’ı anlayacağım, diye geldi.
Hakan Bey, senin mayan sağlam. Elbette şüphe duymayız.
Ama kabul et ki, Öcalan övgüsü aşırı kaçmış. (İleride kesinlikle bu görüşme ve övgü başını ağrıtacak!)

***


BDP-PKK’de “eşbaşkan” sıfatında bir kadın var... Soyadı Kışanak da adı neydi Gülşen mi, Gülten mi? Ne diyor o hanım: “Türkiye’nin çokça tartıştığı muhataplık krizi çözülmüştür. Devlet muhatabını bulmuş, muhatabıyla görüşmeye başlamıştır.”
Devleti ayağa düşüren hükûmet mi, hükûmeti ayağa düşüren devlet mi?
Başka kimler savunuyor bu görüşmeleri? Basın-yayın organlarındaki “Kandil muhipleri”... En başta kim? BDP-PKK otobüsünün üzerinden zafer işareti yapan Nuray Mert adındaki kişi. Diğerleri malûm...
Her şeyi bir tarafa bırakın, bunlar PKK ile bir masaya oturmayı alkışlıyorsa, bilin ki yanlış yoldaydınız.
Peygamber Efendimiz “Harp hiledir” buyurmuştur. Siz onu da beceremediniz.

Yazarın Diğer Yazıları