'Hapse gideceğimi bilsem...'

Ak Parti bu seçimde yine istediğini elde ederse, bu ya "akıl tutulması"yla ya da "hile"yle izah edilebilir. Üçüncü bir izah yolu yoktur.

Bütün ciddi analizlerde iktidardakilerin oy oranlarının gerileyeceği görülüyor.

Cesareti olan, işini kaybetme korkusu taşımayan, ileride, kula kulluk etmemiş hak yolcusu, hakikat yolcusu diye anılmak isteyen, "yandaş" yazarlar, eskimekten, yorgunluktan, "yolunu bulmak"tan bahsediyorlar. Onlar da bir iki tane...

Ekonomi dibe vurmuş, herkes seçimden sonraki zam yağmurlarının gailesine düşmüş, beş on lira tasarruf ederim belki diye şimdiden kilerini doldurmuş, temizlik maddelerini yığmış, bir iki giyim eşyası almış insanlar, "çöküntü"yü bile bile iktidardakilerin adaylarına oy verirlerse, Türkiye kendi kendini bitirmiş demektir.

Bir mahallî seçimi asıl "beka"ya dönüştürmesi gerekenler muhalefet partileriyken, iktidar partisi, her şeyi elinde tutuğu, hesabını kitabı bilmesi gerektiği hâlde, "Beka için bize oy verin!" diyorsa, insanlarımız şöyle bir düşünmeleri; "Sen ülkeyi bu hâle getirdin, sonra karşıma çıkmış bekadan bahsediyorsun!" demeleri gerekir.

"Beka silahı" iktidarın elinde patlamıştır!

Bekayı dert edinmesi, halka, "Beka için iktidar partisini adaylarına oy vermemelisiniz." demesi gerekenler muhaliflerdir.

Meydanlarda atılan nutuklar "arızalı"... Tehdit, tehdit, tehdit... Devleti yöneten, kendi vatandaşını, kendi vatandaşının temsilcisi parti başkanlarını tehdit eder mi? "Hapse attıracağım!" der mi? "Şu kadar tazminat alacağım." der mi?

Her gün meydanlardasınız. Her gün kanal kanal dolaşıyorsunuz. Siz kendinizi anlatın. Siz yapacaklarınızı anlatın, siz halka sağlayacağınız refahı anlatın. Siz, size yöneltilen ithamlara karşı delilleri ortaya koyun. "Nasıl olsa mahkemeler bizim. İstediğimi içeri attırırım." derseniz, bu yönetim, Saddam'ı bile aratan yönetim olur! Bunu böyle bilesiniz!

Yedi gün sonra sandığa gidiyoruz. Seçimi iktidardakiler kazanırsa da çok şey değişecek, kazanamazsa da... Kazanırlarsa daha pervasızlaşacaklar.

Fakirleşme kaçınılmaz neticedir. Sömürü düzeni kurulacaktır. Halkın cebi boşalırken "yanaşmalar"ın cebi dolacaktır.

Kim bilir, Tank Palet fabrikası gibi, kaç "mahrem" fabrikamız, Katarlılar gibi bir şey "hediye" edene, "kiralama" adı altında peşkeş çekilecektir.

Tank Palet Fabrikası deyince... İşçilerimiz örnek bir tavır sergilediler ve dolaylı olarak satışa karşı çıktılar. 695 çalışandan 605'i Millî Savunma Bakanlığı'na dilekçe vererek, "Bu vebali taşıyamayız." dedi ve başka yere tayin istedi.

Sokaktaki insana kulak verin. Ankara'da Yol TV kanalı muhabirinin uzattığı mikrofona konuşan bir teyzenin sözlerini acaba "tepe"de oturanlar duyacak mı?

"Türkiye'yi idare eden adam milleti ayırır mı? Sıkılmıyor, çıkıyor oraya, bir de Müslümanlık taslıyor. Biz gâvur muyuz! Biz de Müslümanız elhamdülillah. Hep mi bu partiler kötü de sen iyisin! Paranın başına damadını oturttu, kendisi tek adam oldu... Biz burada sürünelim, onun umurunda mı? Hapse gideceğimi bilsem yine de sözüm böyledir!"

Vahim olan nedir biliyor musunuz? "Hapse gideceğimi bilsem..." sözü. Çok şey ifade ediyor.

Türkiye'nin nasıl yönetildiğini özetleyen cümle budur.

Yazarın Diğer Yazıları