Hapishanelerden haberiniz var mı?
Salgından sonra hapishaneler üçte bire yakın boşaltıldı. Mahkûmların Bir kısmı izinli sayıldı. 1,5 ay sonra, yine bir uzatma olmazsa, geri dönecekler. O vakte kadar virüsle başa çıkılıp çıkılamayacağı bilinmiyor.
Hapishanelerden "görülmüştür" mektupları geliyor. Şartlardan şikâyet ediliyor. Yakınları dert yanıyor.
15 Temmuz melaneti yüzünden suçlular yanında emir komuta zinciriyle hâdise yerinde bulunanlar da içerdeler. Birçoğu müebbet aldı.
Bilinen bir ismin, bir kurmay albayın hanımından gelen mektuptan notlar aktaracağım. Sonra ilgililer bir mantık yürütürler mi bilmiyorum. Bu mesele şu şahıs bu şahıs meselesi değil; bu ölsün, bu kalsın; yok hepsi cehennemi boylasın meselesi değil. Suçlu da olsa, suçsuz da olsa, "adalet"ten sapılmamalıdır. Hapistelerse, kanunların tanıdığı bütün haklar verilmelidir ve sağlıkları için koruma şartları yerine getirilmelidir. Mektubu okuyalım:
"Eşim cezaevine girdiği 2016 yılında bağışıklığı zayıflayarak, 'Üveit' hastalığı nedeniyle gözünü kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı. Hastaneye gitme talebi cezaevi bürokrasisi nedeniyle uzun süre kabul edilmemişti. Eğer biraz daha geç kalınsaydı şu an gözünü kaybetmiş olacaktı. Yine geçmiş yıllar içerisinde bir bağışıklık sistemi hastalığı olan 'Ankilozan Spondolit' (özellikle omurgayı etkileyen kronik, ilerleyici, ağrılı sebebi bilinmeyen romatizmal bir hastalıktır) rahatsızlığından dolayı ilaç kullanmıştı. İlk olarak 2008 yılında eşimde görülen Üveit hastalığı, zaten Ankilozan Spondilit hastalığının göstergelerinden biri kabul edilmektedir.
Corona virüsünün, cezaevi gibi kapalı ortamlarda yayılma riskinin çok fazla olduğunu ve bulaşması durumunda çok hızlı tüm tutukluları etkileyeceğini, tüm uzmanlar söylemektedir. Cezaevi şartları insani olmadığı gibi, salgın hastalıkla mücadeleye yönelik hijyen şartları mevcut değildir. Corona artık cezaevlerinde de görülmektedir. Eşime bulaşması durumunda bağışıklığı ve vücut direnci zaten zayıf olan eşimin sağlığında telafisi imkansız sonuçlar doğuracaktır ve belki de yaşamını kaybetmesine neden olacaktır. Ayrıca eşim, son aylarda yemeklerde de miktar olarak bir azalmanın söz konusu olduğunu bildirdi. Başka kaynaklardan da duyduğum bu durum, fazlasıyla bizi korkuttu ve üzdü. Açıkçası virüs salgını fırsat bilinip 'Cezaevlerinde bir kıyım mı isteniyor ve planlanıyor?' sorusunu düşünmeden edemiyoruz."
Kurmay Albay'ın hanımı, kendisine gelen "görülmüştür" damgalı mektubun üç sayfasını da göndermiş. Yazılanlar insanı hakikaten kaygılandırıyor. Bir bölüm alacağım:
"... revir görevlisi kapıdan ateşimizi ölçüyor, yanında tamirci kıyafetli biri günlük ilaçları (tabletler tek tek veriliyor) dağıtıyor. Baktım elinde boya artıkları olan iş eldiveni, benim tableti alıp öyle veriyor... Adam gayet doğal 'şimdi içmeyeceksin nasıl olsa!' diyor..."
Kurmay Albay müstehzi şu cümleleri yazıyor:
"Yanındaki ateşim var mı diye bakıyor. Yani her gün kontrol ediyoruz. Sıkı takip var deseler, doğru!"
*
Arkadaşımız Murat Ağırel ve diğer gazeteciler boşu boşuna hapisteler. Hadi bu gazetecilerle derdiniz var. İllâ ceza vermek istiyorsunuz. Tutuklamayın arkadaş! Kaçacak göçecek değiller. Zaten kaçsalar peşinen "suçlu" oldukları ortaya çıkacak. Dünya onlara dar edilecek. Kaçanlar var meselâ; rahat olamadıklarını siz daha iyi biliyorsunuz!
Murat'ı, çok sevdiği çocuklarından, hele o bıcırık kara kızından ayırdınız ya... Allah size evlattan ayrı düşme hasreti yaşatmasın derim, sadece.