Hâkim yumuşaksa kork!
“Ergenekon” dedikleri davanın karar duruşmasında dikkatimi çeken mahkeme başkanının son derece yumuşak tavır sergilemesiydi.
Aklıma 1999’da, İmralı’da Abdullah Öcalan’ın muhakeme edilmesi geldi. Mahkeme başkanı şehit ailelerine, müdahil avukatlarına o kadar sert, A. Öcalan ve sanık avukatlarına o kadar yumuşaktı. Bu sertlik-yumuşaklık meselesi gazetelerde de yazıldı. Şehit yakınlarının avukatları olarak bir günlüğüne duruşmaya gelen Av. Kürşat Karacabey (şimdi Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu üyesi, “Ergenekon”un karar duruşmasında “gözlemci” olarak Silivri’deydi.) ve Av. Savaş Özdağ’a (Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın kardeşi) sormuştum: “Mahkeme başkanı neden müdahillere sert, sanık ve tarafına yumuşak? Hukukî izahı nedir?”
“Abdullah Öcalan’ın idam cezası alacağı belli. Onun için başkan yumuşak davranıyor.” demişler, müdahillere ise sert davranmasını aşırı bulmuşlardı.
27 Mayıs Darbesi’nden sonraki duruşmalardan hiç bahsetmemeliyim. Tamamen insanlık dışı... 12 Mart 1971 Muhtırası’ndan sonraki duruşmalarda hâkimlerin durumunu bilmiyorum, okumadım. (İddianamelerin çoğunu “Uçurumun Kenarındaki Türkiye” genel başlığıyla Töre-Devlet Yayınevi çıkarmıştı. “Ergenekon” iddianameleriyle kıyas dahi edilemez. Her şey veciz ortaya konmuştu.)
12 Eylül 1980 Darbesi’nden sonraki mahkemeler komediydi zaten... CHP’nin cerbezeli senatörü Niyazi Ünsal bile MHP’li yapılmış, ondan alıntılar MHP’lilerin iddianamesine girmişti! (Benim olmayan bir yazının benim adımla “Ergenekon” iddianamesinde yer aldığını yazmıştım.)
“Balyoz” Davası’nın Yargıtay’da görülen temyiz duruşmalarında başkan, gayet mutedil, gayet sevecen... Avukatlarla karşılıklı fıkra bile anlatıyor. (Yargıtay savcısının Balyozculara verilen, her biri 17-18 yıldan başlayan ve dolaydan “idam” anlamına gelen “hapishanede öl!” cezalarının tasdikini istediğini hatırlatayım. Burada birkaç kişinin cezası usûlen bozulur, sonrası kabul!)
R. T. Erdoğan’a hapis cezası siyasî idi. Bunu herkes biliyor. Yazanı ceza almamış bir şiirin okuyanı ceza alıyordu. Adam şiir okudu diye hapse atılır mı? Burası Türkiye ve böylesine bir hesaplaşma görülebiliyordu.
Ergenekon daha fecî... R. T. Erdoğan fecaati nasıl görmüyor, anlamıyorum.
Asıl cezaların “Osman’ım” diye anılan birinin “gizli şahit” olarak dinlenmesiyle verildiği belirtiliyor. “Osman’ım” dedikleri kişi, daha önce müebbet almış bir “sabıkalı”... Adam bir suç makinesi ve suçları da “iğrenç” ... Yaptıklarını bir okusanız, “Bu adam mı şahit? Vah Türkiye Cumhuriyetine!” dersiniz.
Kimsenin tarafında değilim; “Hakk”ın, “hukuk”un tarafındayım. Gazeteciler Mustafa Balbay’la da, Tuncay Özkan’la da, fikir olarak bağdaşan bir yönüm yoktur. Bir gün dahi hapis yatmamaları gerektiğine adım gibi eminim.
Evet, hâkim yumuşak davranıyor ve bütün aşırılıklara tahammül ediyorsa, korkmak lâzım: Ceza geliyor!