Hak yerini bulsun!
Zan ile hüküm verilemez (Hadis-i şerif). Şu sıra zan ile öyle hükümler veriliyor ki... 100 binden fazla insan "zan"la işinden edildi. Evlâd u iyâliyle aç bırakıldı. "Devlet"e bu yakışır mı?
Çok çok sevdikleri saltanatçılar "suçlu" gördüklerini, muhalif gördüklerini idam etmişlerdir, gözüne mil çekmişlerdir ama ailelerini doyurmuşlardır.
Biz muhalif ve muvafık değiliz. Tenkitlerimize bakarak bizi muhalif ilan edebilirler. Ama biraz düşünürlerse "hak arayıcısı" olduğumuzu da teslim ederler.
Tehlikeyi daha atlatabilmiş değiliz. Yedi düvel üzerimize geliyor. Güneyimizde "savaş"ın içindeyiz. Ayrıştırmamalıyız, birlik olmalıyız.
Cemaatlere bel bağlayanların her zaman hüsrana uğrayacağını yazageldik. Bir "Cemaat" hükûmet edenleri de, halkı da yanılttı. İçten pazarlıklı olduklarını kim bilecekti? Devleti yönetenler kendilerine sunulan raporlara inanmak istemediler. "Müslümanlar"ın üzerine geliniyor, mantığını yürüttüler. Diğer taraftan "Cemaat"i "maşa" olarak kullandılar. Onların eliyle temizliğe giriştiler. Çok insanı üç yıl, beş yıl, altı yıl yatırdılar. Sonra "Cemaat"le bozuşunca "İddialar düzmeceymiş!" dediler. Hâlbuki, "Yapmayın etmeyin!" diye çok yazdık/yazdılar. Şimdi hükûmet edenlerin "muhalif temizlikçisi" "Cemaatçiler" hesap veriyor. "Mağdurlar" şu an suskunlar ama ileride "hükûmet edenler"den de "iş birlikçilik" hesabı sorulması için mahkeme kapılarını aşındıracaklarından şüpheniz olmasın.
Hükûmet edenler! "Cemaat"i el üstünde tutan sizdiniz, halk nasıl kanmasın! Bunların içinde, kaç kişiyi "örgütçü" görebilirsiniz? Bir teklifim olmuştu: "Zan"la hapse atılanlar bırakılsınlar. İşinden edilenler işlerine dönsünler. Sonra kovuşturulsunlar "örgüt" bağlantıları varsa gereği yapılsın.
Daha beş gün önce yazdım: "Birçok gazeteci hapiste... Hepsi adına sadece üç isim yazacağım: Ali Bulaç, Ahmet Turan Alkan, Mehmet Altan... Hakikaten suçlular mı?" (10 Mayıs 2018).
Yazımdan bir gün sonra Ali Bulaç serbest bırakıldı. "Siyasî İslâmcılar"ın ideoloğu... "Türk"le arası hiç iyi olmadı. Ama o bir yazar, o bir gazeteci... Ve o bir muhalif. Darbeyle ilişkisi asla kurulamaz. Diğer gazeteciler için de öyle... Onlar da çıkmalılar.
Hükûmet edenlerin yere göre koyamadıkları, "İslâmcı" cenahtan, 12 Eylül mağduru Selahaddin E. Çakırgil -birçok defa "Türk"e tavrından dolayı tenkit ettim- bu tutuklamalara başından beri bir ölçü konulmasını istemiştir. Meselenin nereye varacağını biliyor. "45 yıllık arkadaş"ı Ali Bulaç'ın serbest kalmasıyla ilgili kaleme aldığı yazısında diyor ki:
"Herhangi bir kanundışı örgüt ilişkisi veya silahlı mücadele veya ayaklanma çağrısı yapmamışlar ve sadece fikirlerini dile getirmişler ise, kalem erbâbının tutuklanmasının ve kanunî veya fiilî cezalara çarptırılmasının mantığını... anlamadığımı ve kabul de etmediğimi ifade etmeliyim. / Darbe hıyanetine direkt ve aktif olarak katılmış olan[lar] hariç, darbede aktif olarak parmağı bulunmayan, taraftar durumundaki kimselerden onbinlerin yoğun bir tutuklama kampanyasına muhatap olmalarının, F.G ve cemaatine hiç sempati duymamış olan kitlelerin vicdanında bile bir rahatsızlık meydana getirdiği unutulmamalıdır. Bu konuda seçim atmosferinde kamu vicdanına merhem olacak şekilde bir daha düşünülmelidir." (Star, 13 Mayıs 2018).
Haksız mı?