Hadis ilmine dair ne biliyoruz?
Prof. Dr. Selahattin Yıldırım ve Prof. Dr. Cihan Okuyucu''nun kaleminden "Osmanlı İlim Geleneğinde İstanbul Dârülhadisleri ve Müderrisleri" çalışması yayınlandı. (Darülhadis İlim Kültür Araştırma ve Yardımlaşma Derneği yayını. 591 s.)
Bu tür ilmî yayınlara çok ihtilacımız var. Yeter ki bir cemaat, bir tarikat bağlantılı olmasın. Olabilir de ama insanda şüphe doğuyor. Tarikatlaşma/cemaatleşme gruplaşmadır ve gruplaşmanın Kur''ân-ı Kerîm''de yeri yoktur. Onlar ki; dini kendilerine yontuyorlar. Maalesef, dinimiz, belli grupların anlayışı çerçevesinde kalıyor. İster istemez "asrı idrak"ten uzaklaşılıyor. En büyük sancımız dinimizin yontulması.
En''am suresinin 159. ayeti maksadımızın delilidir: "İnne''llezîne ferrakû dînehum ve kânû şiye''an leste minhum fî şey''in innemâ emruhum ila''llahi sümme yunebbi''hum bimâ kânû yef''alûn" ("Dinlerini bölüp gruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir alâkan yoktur. Onların işi ancak Allah''a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını bildirecektir.")
Diyanet yayını Kur''an Yolu''nda ayetin tefsiri: "...Her hâlükârda âyet-i kerîme, dinde birlik ve beraberliğin önemini vurgulamakta, bu hususta ayrılığa düşenlerin Hz. Muhammed''den de uzaklaşmış olacakları uyarısında bulunmaktadır."
İki gündür Prof. Dr. Hayrettin Karaman''ın Alevîlere dair tavrını ele aldık. Maalesef tartışmaya açık fetva verdi. (Bu hususta yazacaklarımız daha bitmedi.)
İnsanı kazanmak esastır. İslâmda davetin/tebliğin manasını düşünürsek, peşin hükümden kesinlikle kaçınırız.
Hadis meselesinde ihtiyatlıyım. 20 bin hadisten bahsediliyor. 23 yıllık peygamberlik hayatında Hz. Peygamber durmadan konuşmuş mu oluyor?! Ve sözleri anında nasıl kaydediliyor?
Prof. Dr. Selahattin Yıldırım, Bir muhaddis olarak herhâlde bu hususa kafa yormuştur.
"Osmanlı İlim Geleneğinde İstanbul Dârülhadisleri ve Müderrisleri" iki bölüm. Birinci Bölüm üç ana başlık altında toplanmış: Asr-ı Saadette Eğitim ve Hadîs Eğitimi - İslam Dünyasında Medreselerin Kısa Tarihi - Dârülhadisler; Kaynakları, Medrese Geleneği. İkinci Bölüm''de, İstanbul dârülhadisleri sıralanıyor ve ayrıntılı bilgi veriliyor. Osmanlı arşiv belgeleri ortaya konuyor.
Kitapta "İslamın İlme ve Eğitime Verdiği Değer" başlığı altında şu bilgiler yer alıyor:
"Dârülhadisler, İslam medeniyetinin temel öğretim kurumu olan medreselerin ve medrese geleneğinin bir alt kolu olarak ortaya çıkmıştır. (...) İslam ilim, hikmet ve marifete büyük önem vermiştir. İnen ilk ayetin okumayı emretmiş olması bunu gösterir. Nitekim bir âyet-i kerîmede insanların inanmayanlar, inananlar ve âlimler şeklinde üç kısım olarak sınıflandırıldıklarını görürüz: ''Allah, içinizden imân edenlerin ve kendilerine bilim verilenlerin derecelerini yükseltir.'' (Mücâdele Suresi, 58/11) Ayetten anlaşılacağı gibi Allah Teâla kâfirler arasından müminleri, müminler arasından da âlimleri yükselteceğini bildirmiştir. Ayette ayrıca âlimlere iki defa atıfta bulunulduğunu anlamak mümkündür. Şöyle ki; genel olarak âlimlere mümin olmaları, özel olarak da ilim sahibi olmaları bakımından iki ayrı değer takdir edilmiştir. Cenâb-ı Hak, Peygamber Efendimize ilmin dışında herhangi bir şeyi artırması için kendisine dua etmesini emretmemiştir. ''De ki: Ey Rabbim! İlmimi artır.'' (Taha Suresi, 20/114) âyet-i kerîmesi bunu ortaya koymaktadır."
Biz de sözümüzü Yunus''la bitirelim:
"İlim ilim bilmekdür ilim kendin bilmekdür / Sen kendüni bilmezsin yâ niçe okumakdur // Okumakdan ma''nî ne kişi Hakk''ı bilmekdür / Çün okudun bilmezsin ha bir kurı emekdür".