Haçlı ruhu ve millî gücümüz

Yeni Zelanda'da yaşanan katliam, herkesin aklını başına alacağı yerde seçim malzemesi haline getirildi. Katliamcılar Türkiye'yi hedef gösterirken Türkiye'dekiler "seçimi ben kazanacağım" diye toplumu ayrıştırmakta.

Yeni Zelanda'da cami katliamcısı, topyekûn hepimizi hedef gösteriyor. "Millet İttifakı hariç" hepsinin kökünü kazıyacağım demiyor. "Hedefimiz Cumhur İttifakı" da demiyor.

O'nun hedefi, Haçlı'yı savaş meydanlarında yenen neslin torunları olan hepimiziz.

"R. Tayyip Erdoğan" diyor. Çünkü Türkiye'yi bir bütün görüyor ve hepimizi onun şahsında tehdit ediyor. Çünkü R. Tayyip Erdoğan Türkiye'nin siyasi varlığını temsil ediyor. Yürütme organının başı, uluslararası alanda Türkiye'yi savunmakla yetkili kimse.

Kısacası iktidar/hükümet o.

Yerinde Kılıçdaroğlu veya Akşener otursaydı bu defa siyasi temsil onlarda olacaktı ve onların şahsında tehdit edilecektik.

Katil, parti ve iktidar ayrımı peşinde değil.

Öyle ise?

Öyle ise bunu seçim malzemesi yapmak ve Türkiye'yi içten cephelere bölmek ve ayrıştırmak doğru bir politika olamaz.

Bir taraftan iktidar yanlısı bütün gazeteler meseleyi "Haçlı ruhu" üzerinden okuyucuya aktaracak, öte yandan alt başlıklarda cepheleşme politikasının ateşine odun atacak.

Adama sormazlar mı "hâlâ akıllanmayacak mısınız, aklınız nerede gitti" diye..

Bütün bu yaşananlar size farkında olmanızı sağlayacak, aklınızı toplayacak ders vermiyor mu?

Haçlı ruhu hortladı ise?

Sahiden Haçlı ruhu hortladı ise ve Türkiye'ye yönelik toptan bir savaşa başlayacak ise şimdi ne yapacağız?

Nasıl ve ne ile mücadele edeceğiz?

Silah fabrikalarımızı başkalarına kiraladık.

Her şeyi Haçlılara bağlıyoruz ama her nedense Müslüman olarak asla Haçlıları geçecek bir çaba içine girmiyoruz.

Onlar kadar uçak üretemedik.

Otomobil yapamadık.

Nükleer füze sistemleri kuramadık.

Genç işsizlerde Avrupa'nın gerisindeyiz.

Tarım ülkesiyken, satın almaya mahkûm edilmiş ülke haline getirildik.

Üretim yapan bir ülke iken geriledik.

Büyüyen bir Türkiye'den küçülen bir Türkiye'ye getirildik.

Az da olsa iyi kötü bir demokrasimiz vardı, onun da kıymetini bilemedik ve Partili Cumhurbaşkanlığı diye bir karmaşaya sürüklendik boğuluyoruz.

Önceden var olan özgürlüklerin yarısını kayıp ettik.

Adalet sistemimiz politik ablukanın altında.

Bürokrasi, halkın bürokrasisi olmaktan çıkarıldı, iktidar bürokrasisine dönüştü.

Devlet, parti devleti haline getirildi.

Parlamento, çoğunluğun gücü ve dayatmaları üzerinden iş görüyor. Ortak aklı bulup, karşılıklı tartışarak millet meselelerini çözme yeri olması gerekirken, iktidar partisinin kimi zaman kavga dövüş, kimi zaman "ben yaptım oldu" anlayışı çalışan bir dayatma yeri haline getirildi.

Haçlı ruhu hortladı ise, ülkenin içinde bulunduğu şartları neden iyileştirmek yerine gittikçe kötüleştiriyorsunuz?

Türkiye'nin millî gücü öncelikle insan gücüdür.

Yazarın Diğer Yazıları