Günahlarını yuyamazlar!
Kemal Kılıçdaroğlu ile Yavuz Selim Demirağ'ı hastahane odasında karşı karşıya görünce ülkem adına üzüldüm. Devleti yönetenler utanmalı.
Kendileri dışında herkesi düşman görenler, devlet adamı mesuliyeti taşımayanlar bu saldırıları umursamayabilirler. "Oh olsun!" diyebilirler. Yüreklerini soğuttuklarını düşünebilirler. "Onlar bizden değiller; her türlü saldırıya müstahaklar!" diyebilirler. Muhakkak, içlerinden, "Öldürülmediklerine şükretsinler!" diye geçirebilirler.
Ne kadar rahatlar... Kemal Kılıçdaroğlu şehidimizin cenaze törenine katıldı, "Niye katıldın! Katılmasaydın saldırmazlardı!" diye açık açık çıkıştılar. Yavuz Selim için de "Evine niye gittin! Gitmeseydin saldırmayacaklardı!" diyeceklerinden hiç şüpheniz olmasın!
Devleti böyle yönetiyorlar! Yazık! Anlamıyorlarsa heves ettikleri dilden söyleyeyim: Hayfâ! Daha eskiye gideyim: İy diriğa!
Yavuz Selim Demirağ, devleti yönetenler Cemaat'le kol kolayken İmamların Öcü'nde kumpasları yazmış, daha yeni çıkardığı Fethullah'a Selam Kumpasa Devam kitabıyla at izinin it izine nasıl karıştırıldığını göstermiş, başta siyasîler olmak üzere herkesi ikaz etmişti.
Ama duyan kim? Günahını yuyan kim?
Şirazlı Sa'dî (öl. 1292), Nasihatü'l-Mülûk'nde "Adaletli yönetici çok sağlam bir duvara benzer. Adalet dengesini kaybedip bir tarafa meylettiğinde yıkılmak üzere olduğunu bil!" der.
Yusuf Has Hâcib'i (11. yy.) "Yukarıdakiler" okumuşlardır muhakkak ama olanlara bakınca eksik okudukları görülüyor. Hâcib, Kutadgu Bilig'de der ki:
"Tebaanın senin üzerinde üç hakkı vardır; bu hakları öde ve onları zorluğa düşürme.
Bunlardan biri memleketinde gümüş temiz kalsın; onun ayarını koru, ey bilgili insan.
İkincisi halkı adil kanunlar ile idare et; birinin diğerine tahakküme kalkışmasına meydan verme, onları koru.
Üçüncüsü de bütün yolları emin tut; yol kesici ve haydutların hepsini ortadan kaldır."
Yöneticiler, Hâcib'in söylediği hangi hakkı ödemişlerdir?
"Gümüş"ün ayarını korumuşlar mıdır? Hilenin, soygunun önüne geçmişler midir? 187 ayda 186 defa ihale kanununu değiştirenlerden bahsediyoruz!
"Adalet" meselesine hiç girmeyelim! Dökülüyoruz.
"Yol kesici haydutlar", devleti yönetmeye talip, milyonlarca oy almış bir partinin başkanına; yazılarıyla, kitaplarıyla, mülâkatlarıyla milyonlara hitap eden bir gazeteciye saldırdılar.
Saldırganlar kimden cesaret aldılar?
İstanbul'un belediye başkanlığını vermemek için olmadık yollara başvuranlardan!
Adalet dağıtması gereken hâkimler, peşin peşin hükmettiler. Karar toplantısında hiç tartışmaya girmediler. Biri/birileri kendilerinden bildikleri yedisinin kulağına fısıldamışlardır: "Sakın konuşmayın. Konuşursanız savunamazsınız. Argümanlarınız yok elinizde. Zapta geçer. Boşluğa düşersiniz. Siz sadece 'ret' deyin yeter. 'Yukarısı' gerisini halleder."
"Yukarısı" şimdi "ret gerekçesi" yazmakla meşgul. O susanların ellerine tutuşturacak. Her birinin seçimin yenilenmesini niçin istedikleri izah ederken kullandıkları cümlelerin bile ufak tefek değişikliklerle aynı olduğunu göreceksiniz.
Yunus asırların berisinden ne güzel ses vermiş:
Niçeler bu dünyada günahını yuyamaz
Ömri geçer yok yire iy diriğa tuyamaz