Gün uğursuzun!
Abdullah Öcalan’ın saçmalıklarını “tarihî gün, tarihî mektup” diye duyuruyorlar.
Kendisine karşı olduğum için değil; “Dr.” sıfatımla söylüyorum, A. Öcalan’ın mektubunun üslûbu çok kötü. Beklenen açıklama yok: Silâh bırakılmıyor... Beceriksizce lâf dolandırılıyor, kongre mongre geveliyor, Kandil’in dediğine geliyor.
PKK silâh bıraktığında endişe duymalıyız: “Dönülmez akşamın ufkuna” girilmiştir. Bilin ki, adamlar hedeflerine ulaşmışlardır; ülke gitmiştir!
Gün uğursuzun...
Bütün basın-yayın organları PKK için var. Hükûmet de PKK için var. PKK’yı başımıza çıkartan AKP’dir ve bu millet eğer bunun hesabını sormazsa, artık “millet” kalmamıştır!
Bizler, sonra, bir zamanlar ülke birliğini savunmuştuk, diye nostalji yapalım.
Adam hapiste ama ha Recep T. Erdoğan’ın Saray’ı ha İmralı!
Dünyada örneği yok! Olması da mümkün değil! Hapisteki adam koskoca Türkiye’yi parmağında oynatıyor. AKP’ye, HDP’ye, PKK’ya direktifler veriyor. Hapisten mektuplar gönderiyor. Mektup önce MİT’te analiz ediliyordur. Saray korkusu var. Birkaç defa mektup gidip geliyordur. “Serok, şu satırlarda biraz oynasak, Makam-ı Âlî’yi kızdırmalayım!”
A. Öcalan mecburen eklemeler, çıkarmalar yapıyordur.
Bu durumda “çözüm” den, “barış” tan bahsediyorsunuz!
Olsa olsa bunun adı karşılıklı oyalama, milleti kandırma; sonra bölmedir!
Mektup niyetine yazılmış karalamaları okumak mecburiyetinde kaldım.
A.Öcalan, İslâmcılarla tam tamına örtüşüyor. Bir zamanlar “bebek katili” iken, şimdi “barış elçisi” olan; PKK nezdinde “sayın” , İslâmcılar nezdinde “muhterem” Serok/Reis A. Öcalan bakın siyasî İslâmcıların ağızlarını kulaklarına vardıracak nasıl bir cümle kuruyor:
“Doğru bildiğim ve inancım gereği; çatışmacı, tüketici, yıkıcı milliyetçiliğin doğurduğu ulus devletleri demokratik siyasetle aşarak açık demokratik kimliklerle bir ortaklaşmaya geçmenin mecburiyetidir. Bunun için ulus devletleri kendi içinde demokratik siyasetle demokratik ortaklaşmanın yeni bir türünü gerçekleştirmeye ve yine ulus devletleri kendi aralarında Ortadoğu’nun demokratik ortak evini inşa etmeye çağırıyorum.”
Tek cümlede tam 49 kelime! Yazamamak da bir becerikliliktir!
Türkiye’de hükûmet eden kesim, adamın, “inancım gereği” sözünü bile hayra yormuşlardır!
Kim der ki; bir zamanlar A. Öcalan dine, Allah’a, Peygamber’e mügayir konuşmuştur!
Bey’atçı İslâmcı kesim, hükûmetin yol ortağına toz kondurmamak için savunmaya geçecektir: “Bakın, hidayete erdi; “İnancım gereği’diyerek içindeki eski Müslümanlığını açığa vuruyor!”
Adamın saçmalıkları onların nazarında bir “ermiş”in sözleridir!
Bilmiyorum, yukarıdaki satırlar belki de Makam-ı Âlî’den A. Öcalan’a bizzat dikte edilmiştir! Adam ellerinde çünkü; bir şeyler vaat edip istediklerini yazdırabilirler.
“Ulus devlet” dediği bizim millî üniter devletimiz. R.T. Erdoğan da milliyetçiliği ayağının altına almıştı. A.Öcalan farklı mı konuşacak!
Her zaman dile getiriyoruz: Türkiye’de “Milliyetçiliğe karşıyım.” diyenler asıl “Türk”e karşıdırlar.