Görüşmek hiçbir şeyi değiştirmeyecek
Bizdeki Esadcıların ağızları kulaklarında... R. T. Erdoğan, dediğimize geldi. Baştan bunu hesap etmeliydi. 180 derece döndü... Bir şey daha ekliyorlar: Putin istemeseydi, Recep T. Erdoğan, Esad''la teması kabul etmezdi.
Beşşar Esad''la görüşmek hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Baştan görüşmeyi sürdürmesi gerekirdi. İki taraf da kendi çizgilerinde ilerleyecek, yine görüşme kesilecekse kesilecekti. Kesileceği de muhakkaktı. Ama R. T. Erdoğan ne yaptı? Başta yakınlık kurduğu, Türkiye''de ağırladığı Esad''a en ağır sözleri etti. Daha öte devireceğini söyledi.
R. T. Erdoğan''a, Ukrayna dönüşü mutat tayyare muhabbetinde, Beşşâr Esad''la görüşme meselesi soruldu.
(Ara not: Tayyare muhabbetine bir açıklık getirelim. İlgili ilgisiz kendi gazetecilerini yanında taşıyor R. T. Erdoğan. Soruları dikkatle okudum. Yurt içi yurt dışı, en üst seviyede insanlarla, sokakta halkla yüzlerce röportaj yapmış bir gazeteci ve üniversitede gazetecilik dersi vermiş bir akademisyen olarak söyleyeyim, bu sorular spontane sorulacak sorular değil. Önceden Saray''ın propaganda merkezinin hazırlayıp "gazeteci" diye götürülenlerin ellerine tutuşturdukları sorular olduğu açık. Cevapların da hazır olduğu muhakkak. Tayyare muhabbetini başlatan Turgut Özal''dır. Onun açtığı yoldan birçok siyasetçi yürüdü ama hiçbiri danışıklı muhabbet etmedi. Herkes o anda duyduklarını, gördüklerini gazetesine, televizyonuna aktardı. R. T. Erdoğan''ın muhabbetinde ise, bütün sorular ve cevaplar Saray''da yeniden tasnif ve tanzim edilerek "görücü"ye çıkarılıyor. Hangi gazeteci, ben şu soruyu sordum, şu cevabı aldım, tatmin oldum veya olmadım diye o anki intibalarını yazdı? Okudunuz mu? Yok!)
Soruya bakın: "En başından beri Suriye''nin toprak bütünlüğüne saygılı olduğunuz yönünde açıklamalar yaptınız. ''Suriye''de muhalefet ile rejimin uzlaşması lazım. Rejim askerî çözüm istiyor ama çözümün nihayeti siyasi çözümdür'' diye biz bunu deklare ediyoruz. Bu sözün gereği olarak Astana ve Cenevre süreçleri örnek gösterilmesine rağmen, Sayın Dışişleri Bakanı bu konuda açıklamayı yinelediğinde, Türkiye''de ''Türkiye Esed''i yenemedi şimdi anlaşmak için zemin hazırlıyor'' şeklinde özellikle muhalefetin bir algısı oluştu. Hem Suriye konusundaki son durumu öğrenmek istiyoruz hem de muhalefetin bakış açısını değerlendirmenizi istiyoruz?"
Soruyu bir gazeteci soruyor ama çokluk eki "-uz"u kullanıyor.
R. T. Erdoğan''ın, muhalefet için söylediklerini bir tarafa bırakalım, Esad için söylediklerine bakalım:
"Bizim Esed''i yenmek, yenmemek gibi bir derdimiz yok ki. (…) Şunu bilmemiz, kabullenmemiz gerekir. Devletler arasında hiçbir zaman siyasi diyalog veya diplomasi kesip atılamaz. Her zaman her an bu tür diyaloglar olur, olmalıdır. Hatta bir söz var; ''İplikle de olsa bağı koparmayın, o bağ devam etsin. Gün olur lazım olur. (…) Diplomasiyi tamamen devre dışı bırakamazsınız. Diplomasiye ne denli ihtiyacımız olduğunu bütün dünya gördü."
2016 yılında düzenlenen Kudüs Sempozyumu''nda Esad''a öyle bir yüklenmişti ki:
"Biz sabır, sabır, sabır dedik en sonunda dayanamadık ve Suriye''ye Özgür Suriye Ordusu ile beraber girmek zorunda kaldık. Niçin girdik? Bizim Suriye''nin topraklarında gözümüz yok. Mesele toprağın gerçek sahipleri topraklarına sahip olsunlar, bunu sağlamak için. Yani orada bir adaletin tesisi için varız. Devlet terörü estiren zalim Esed''in hükümdarlığına son vermek için biz oraya girdik, başka bir şey için değil."
Beşşâr''ı bertaraf etmekten diyaloğa geçiş... (Başka söyleyeceklerim var. Sonra.)