Görülmek istenmeyen Babacan

"Başörtüsü" mücadelesi veren bir "Babacan"dan bahsedeceğim. Bir zaman bayraklaştırılan "Babacan"ın neden görülmek istenmediğini tahmin edeceksiniz. Babacan'dan önce, onu etkileyen bir başka ismin az bilinenleri üzerinde duracağız. O isim birkaç gün önce 81 yaşında hayata veda eden Şule Yüksel Şenler.

Şenler, "Şulebaş"ın öncüsü. Bu örtü, başı sımsıkı sardığı için önce "sıkmabaş" diye biliniyor. Altı yıllık bir aradan sonra 1976'da yazarlığa dönen Şule Yüksek Şenler için, o tarihte Cumhuriyet gazetesinde çıkan bir yorumda "Bu muharrire hanım 'sıkmabaş' modasının Türkiye'deki ilk öncülerindendir." ifadesi kullanılıyor ve yeniden başladığı yazarlığına dair ilk yazısının girişi veriliyor. Gazetenin "muharrire" demesi, haber yorumda da ifade ediliyor; ince alay.

Şenler, orta ikiden ayrılmış. Bir Ermeni terzi yanında kalfalığa kadar yükseliyor. Avrupa moda dergilerinden araştıra araştıra "Şulebaş"ı tasarlıyor. Geçen gün Anadolu'da bir ilçemizde kuaför tabelasında rastladım, "başörtüsü şekli verilir." gibi bir yazı. Demek ki, bu da bir "sanat" hâline gelmiş.

Aile Kıbrıslı olunca, "milliyetçi" damarı ilk başlarda bayağı nüksetmiş. Zamanın "milliyetçi" gazetesi Yeni İstanbul'da yazmaya başlamış ve hatta bir ara Atsız çizgisinde bile yürümüş. Sonra abisinin ısrarıyla Said Nursî'nin kitaplarına dalmış.

İlk evliliği bir "İslâmcı tiyatrocu" ile. İkinci evliliği, İsmail Ağa Cemaati'nden. İsmail Ağa deyince çarşaf ve şalvar-cübbe-sarık akla gelir. O da çarşafa büründü. (Çarşaf; Farsça "çâder-şebden"den. "Gece örtüsü" demektir. Çarşafın Anadolu'daki adı "bürümcük".) İkinci evliliği de hüsranla bitince, bu çevreden de koptu veya dışlandı.

Şenler'in içini yakan ateş bambaşka. ilk gençlik yıllardaki tutkulu aşkı. Babasının engeline takılıyor ve kavuşamıyor. Bu ateşi söndürmesi mümkün mü? Bunca yıl yazmanın tecrübesiyle iniş-çıkışlarda bir "travma" ararım. Sonraki iki evliliği de hüsran. İçindeki ateş, bambaşka mecralarda kendisini rahatlatmak için harlamadığını söyleyebilir miyiz?

Şenler'in cenaze namazına R. T. Erdoğan, hanımıyla birlikte katılınca, hassasiyetini "İslâmcı" kimliğine bağladılar. Daha ötesi varmış. Recep Tayyip Bey'le Emine Hanım'ın tanışmalarına vesile olan Şule Yüksel Şenler'miş. Vefa göstermişler.

Şenler'in asıl adı Yüksel. Yüksel erkek adı olarak da kullanıldığı için, isminin başına "Şule"yi getirmiş. Birçok "hidayet" kitapları yazdı. Biri de "Huzur Sokağı". Talebeliğimizde okumuştuk.

Şule Yüksel Şenler yanında bir örtünme kavgası veren de Hatice Babacan'dır. Baktım, Şenler'in örtünme mücadelesinden bahseden "yandaş" gazetelerde, büyük gürültüyü koparan Hatice Babacan'ın adını anmamaya özen gösteriliyor. Çünkü Hatice Babacan, Ak Parti'den ayrılıp yeni bir hareket başlatan Ali Babacan'ın halası. Bahsetseler ister istemez Ali Babacan hatırlanacaktır. Hatice Babacan'dan bahsetmek, Ali Babacan'a pirim vermektir. Uç bir yorum görebilirsiniz ama, Türkiye'de işler böyle yürüyor.

Türk Halk Edebiyatı sahasının seçkin araştırıcılarından Prof. Dr. Ali Berat Alptekin'i kaybettik. Allah rahmet eylesin. Cenaze namazı, bugün, Konya Hacı Veyis Camisi'nde öğle namazından sonra kılınacak.

Yazarın Diğer Yazıları