Gidişimiz nereye doğru?

Dolar çift rakamlı sayılara doğru yol alırken, Türkiye''yi yeni krizler bekliyor. Mesela, kömüre dayalı enerji üretimi nedeniyle elektrikte yeni zamlar bekleniyor.

Çok yakın zamanda tüp kuyruğu olmayacak ama tam tersi bir şey oyacak.

Nedir o?

Tüp yakamaz hale geleceğiz. Mutfak tüpü 165 lirayı buldu. Daha da artacak gibi görülüyor.

Yaşanan ekonomik gerçeklik bu.

Bilimsel bir kural vardır. Bilim adamları bilir. Bir bağımsız değişkende meydana gelen değişmeler, bağlı öteki değişkenleri değiştirir.

Nasıl?

Fiyat artışları nedeniyle ekonomide meydana gelen istikrarsızlık, dolayısı ile değişme, ekonomiyle ilişkisi olan her şeyi etkiler ve değiştirir.

Petrol fiyatları artarsa, tüp gaz fiyatları da bağlı olarak artar.

Tüp gaz fiyatları artarsa, bu politikaları belirleyen ve yöneten siyaseti, dolayısı ile hükümeti de etkiler ve politik söylemi değiştirir.

Bu durum tüm bağımsız değişkenler için geçerlidir. Kısacası, iktidarların aldığı her karar, attığı her adım, yönetemediği her sorun, sonuç olarak topluma yansır. Çünkü esas bağımsız değişken kendisidir ve bunu herhangi bir şeye karar vererek yapar. Esasında karar vermemesi de mümkün değildir. Burada önemli olan isabetli ve doğru karar verebilmektir. İşte yönetim dediğimiz şey de tam olarak böyledir.

Etkili, zamanında, sorun çözecek, nitelikli karar verebilmek…

Nereye gidiyoruz?

Ekonomik göstergeler, Türkiye''nin hızla seçime doğru gittiğini söylüyor. İktidar sahipleri istedikleri kadar kaçsın. Yönetemedikleri her sorun kendilerine siyasi sonuç olarak fatura edilecektir. Çünkü yönetemedikçe verdikleri her karar, halka acı veren bir reçete olarak yansıyacaktır.

Gittikçe derinleşen, ağırlaşan, yük haline gelen bu gelişmelerin bir diğer yansıması, doğrudan, bizzat Türkiye''nin ödemesi gereken sorunlar haline de gelmektedir. Devlet olarak ve elbette bu devletin varlık nedeni olan toplum olarak hepimiz, AKP iktidarı ve ortaklarının aldıkları hatalı kararların ağır faturalarını ödemek zorunda kalacağız. Bunu şunun için yapacağız. Birincisi, kendimizi kurtarıp, ekonominin üzerimize bindirdiği ağır yükü kaldırıp hafiflemek; ikincisi de ülkemizi düşürüldüğü durumdan kurtarmak için.

Halk kendini yönetebiliyor mu?

Bütün bunlara, iktidarların belirleyicisi olan halk, onay verip, seçtiği ve iş başına getirdiği ve hatta 20 yıldır da iktidarda tutmakta ısrar ettiği için düşürüldük. Burada halkın kendi kendini yönetme biçimi de sorgulanmalıdır.

Madalyonun öteki yüzünde hepimiz varız.

Seçtik, kendi kaderimizi tayin ettik ve başımıza bunlar geldi.

Gelmeye de devam ediyor.

Acaba ders alacak mıyız?

Mesela, diyecek miyiz; "bir partiyi iki kereden fazla seçip iktidarda tutmamız doğru değilmiş" diye.

Size bir şey söyleyeyim mi?

Türk seçmeni, siyasal karar alırken, kendi öz çıkarlarından çok, başkalarına, dini, siyasi ideolojilere göre karar veriyor. Bu da şu demektir: Türk toplumu, yeterince demokratik, siyasi ve sosyal bilince ulaşamamıştır.

Kısacası demokrasinin halka verdiği yetkileri, halk, olması gerektiği gibi yönetemiyor.

...

TAZİYE

Türk Milletinin millî çıkarlarına, vatanın ve milletimizin bölünmez bütünlüğüne, millî varlığımıza, her kim, çalmadan, çırpmadan, alnının akıyla hizmet etmişse başımızın üzerinde yeri vardır. Burada asla siyasi görüş, düşünce, dini anlayış ve inanış farkı gözetmek doğru olmaz. Bu sebeple, Türk İHA ve SİHA''larının mimarı, öncüsü Sayın Özdemir Bayraktar''a Allah''tan rahmet, ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.

Yazarın Diğer Yazıları