Gezerek öğrenmek
Cemal Kurnaz'ın "Yurttan ve Dünyadan Haberler -Gezi Yazıları" kitabı (Post Yayınları, 319 s.) insanı alıp bir başka âleme götürüyor.
(Burada "âlem" yerine "dünya" diyebilir, yine maksadımı ifade etmiş olurum. Edebiyatta "sinonim" var. Aynı anlama gelen kelimelerin yerine göre kullanılması, diyebiliriz. "Sinonim"i sonra dil meselesinde ele alacağım.)
"Yurttan ve Dünyadan Haberler"de Cemal Kurnaz, ilk gençlik yıllarından itibaren gezdikleri yerleri selis bir üslûpla kâğıda dökmüş.
Cemal Kurnaz'ın akademik kariyeri Divan Edebiyatı üzerine. Halk ve Divan Şiirinin Müşterekleri, Türk'ün Mektebi Türkü Mektebi, Milletin Şairi Mehmet Akif, Türk Olmak, Eski Türk Edebiyatı, Hû Şiirleri, Türkiye-Orta Asya Edebî İlişkileri, Türk Edebiyatı'nda Şathiyye, Deli Rüzgâr Osman Yüksel Serdengeçti, Yunus'un Nefesi ve daha birçok kitabı bulunuyor.
"Bir Avuç Sevinç" şiirlerini topladığı bir başka kitabı.
Prof. Dr. Cemal Kurnaz derslerinde muhakkak anlatmıştır, "selâset" terimi vardır. Nedir selâset? Bir yazıda cümle ve kelimelerin akıcı, âhenkli, kolay ve anlaşılır olması. Bu yol, kelimelerin birbirine uygun seçilmesiyle sağlanır. Ve onun üslûbunda "selâset"i görüyoruz. Dili samimîdir. Kitabında bu atmosferi hemen hissediyorsunuz.
Gezi yazılarında okuyucu da yazanla birlikte dolaşır, birlikte merak eder, birlikte öğrenir, birlikte heyecanlanır.
"Önsöz"ü de bir ders niteliğinde:
"En kalıcı öğrenmenin yerinde görmek olduğuna inanırım. Türk insanı, ülkesini ve insanları görüp tanıdıkça, nasıl bir vatana, nasıl bir kültüre ait olduğunu daha iyi anlayacaktır. Türk çocuklarına, devletin programı çerçevesinde, Türk kültürünü yapan belli başlı şehirleri mutlaka göstermeli. İstanbul, Bursa, Konya, Çanakkale gibi şehirleri görmeyen insanımız kalmamalı. (…) / Karacaoğlan'ın, 'Ben de güzel sevdim kendi halimce' dediği gibi, ben de hayatım boyunca yurt içi ve yurt dışında bazı yerleri görme fırsatı buldum."
Yazarın, yurt içinde gördüğü yerler: İstanbul, Bolu, Samsun, Ordu, Giresun, Trabzon, Artvin, Erzurum, Erzincan, Sivas, Tokat, Yozgat, Kastamonu, Sinop, Yalova, Bursa, Mardin, Diyarbakır, Urfa.
Özellikle Balkanlardan bahsederken hüzünleniyor:
"Gördüğüm yerler, önce komşumuz sayılabilecek, nispeten yakındaki ülkeler oldu. Bunların çoğu, Osmanlı bakiyesi yerler. Buralarda gümrükten pasaportla geçmek zorumuza gitse de ecdadın bıraktığı eserleri ve asıl önemlisi sınırın öte yanında kalan mahzun gönüldaşlarımızı tanımak için her şeye değer."
Sonra gördüğü yerleri sıralıyor:
Yunanistan'da Gümülcine, Kavala, Selanik; Makedonya'da Ohri, Gostivar, Kalkandelen, Üsküp; Kosovada Priştine, Prizren; Bulgaristan'da Sofya, Filibe; Arnavutluk'ta Tiran, Dıraç; Saray Bosna'da Sarayova, Visoko, Travnik, Mostar, Poçitel.
Doğuya dönüyor İran'ı, Suriye'yi, Cezayir'i, Orta Asya Türk ülkelerini sıralıyor:
İran'da Tebriz, Meşhet, Tus, Nişabur, Tahran; Suriye'de Maloula, Humus, Palmira, Hama, Şam, Halep; Cezayir'de başkent Cezayir ve Medea.
Sonra, biraz daha uzaktaki Türk ülkelerini sıralıyor: Türkmenistan'da başkent Aşkabat, Merv, Daşhavuz, Köhneürgenç, Hive; Kırgızistan'da Bişkek, Issık Göl; Kazakistan'da Almatı, Çimkent, Karnak, Kentav, Savundur. Azerbaycan'ın başşehri Baku.
Sonra ABD intibalarını veriyor ve ekliyor:
"Her kişi, dünyaya durduğu yerden bakar. Buna bakış açısı (perspektif) diyorlar. Kişinin, dünyaya gezdiği yerlerden, oradaki insanların baktığı yerden bakması, ufuk açıcı ve öğreticidir. Özellikle, yurt dışından ülkemize baktığımızda, daha önce farketmediğimiz birçok şeyi farkederiz.
Bu yönüyle de yazdıklarımın önemli olabileceğini düşünüyorum."
Okumak lâzım.